buffalo
buffalo (üye)
Ankara / Amatör

Nobel Orhan Pamuk Un

dünyada pek çok hayranı, türkiye de düşmanı bulunan yazar orhan pamuk nobel edebiyat ödülüne layık görüldü arkadaşlar.

Tarih: 12 Ekim 2006, 15:04 - İp: 81.***.**6.159
atakan
atakan (Objektif)
Bursa / Amatör

Arkadaşlar size bir tek kitabını önereceğim, sanırım 12-13 yıl önceki kitabı olması gerek

Cevdet Bey ve Oğulları

edebiyat yönünden inceleyin derim...

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 22:38 - İp: 88.***.**3.210
mandyy
mandyy (üye)
İstanbul / Meraklı

canım foksum
her vahşi ölüm katliamdr gözümde.
tarihi ne şekilde öğrettikleri malum.nazımın kitaplarının bile yasak olduğu okuduğum için tırnnaklarıma vurulduğu bi eğitim sisteminde okudum.istersen birakta tarihim adına biraz septik düşünebiliim.katliam var yada yok avrupa artık bunu kabul ediyo ve biz hala onlara boyun eğiyorz.asıl sorun ve olay budur.uyanmayan bi düzen...

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 22:47 - İp: 88.***.**8.60
okyanus.
okyanus. (üye)
İstanbul / Profesyonel Fotoğrafçı

Vallahi bence Orhan Pamuk hakkındaki en doğru değerlendirmeleri Nihat Genç ve Yalçın Küçük yapmıştır. Nihat Genç in özellikle maymunların cinsel yaşamından yola çıkarak Orhan Pamuk, Elif Şafak gibilerin batının ne gözünde ne olduklarını anlatması bir kez daha dinlemeye değer.

Ermeni soykırımı diye birşey yoktur, olmamıştır. Bunu defalarca söylüyoruz ama anlaşılan medya bombardımanı iyiniyetli insanların bile zihinlerinde soru işareti oluşturmuş. Ermenilerin gerek çetelerle, gerek Rus ve Fransız üniformalarıyla onların askeri olarak Türklere karşı yaptığı katliamlar vardır. Bu katliamların hesabı az da olsa sorulmuştur kendilerinden (bence çok az sorulmuştur ), soykırım denilen de budur sadece.

Mesele zaten soykırım olup olmadığı değil, olmadığını o şerefsizler bizden daha iyi biliyorlar.

Dünya üzerinde bizim kadar mazoşist olup da içinden bu kadar hain çıkarmış başka bir millet daha varmıdır ben onu merak ediyorum. Ermeni soykırımı olmadığı gibi batı demokrasisi diye birşey de yoktur. Batının demokrasisi varsa da kendisinedir, bize vereceği de sadece sömürgeciliktir.

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 22:51 - İp: 88.***.**1.32
tatarbey
tatarbey (üye)
Ankara / Meraklı

Okyanus nihat gencin o konuşmasını kaçırdım ama google video'da yada youtobe de falan bulabilirmiyiz acaba?

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:18 - İp: 85.***.**4.154
cawa
cawa (üye)
İstanbul / Amatör

bende kitaplarını okudum ama son okudugum kitabının bir kısmının araklama oldugunu duyunca neferet geldi heriften ha bide su malum ermeni kolpasıda tuz biber ekti ama malesef dogru bir insanın avrupa nazarında ödül alabilmesi icin ülkesini yerde yere calması gerekiyo zaten örnekleride doludur avrupanın kendisindede illa marjinal olacak ya amcam bu adam diasporanın adamından baskası degildirr

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:19 - İp: 88.***.**5.208
tatarbey
tatarbey (üye)
Ankara / Meraklı

foks orada yok ama bahsettiğim konuşması.

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:27 - İp: 85.***.**4.154
vejdi
vejdi (üye)
Ankara / Amatör

Sayın mandyy soykırım yapıldı(sözde bu topraklarda) peki bunun belgesi, kanıtı olmazmı hadi devlete yalan söyledi ve bunu inkar ediyor digelim , peki bir komisyon (Türkiye -ermenistan) kurulsun teklifine neden ermenistan sıcak bakmadı herkes elinde avcunda ne varsa ortaya konsun dendi neden cevap vermedi peki ermenistan haklı olsaydı ve elinde belgeler deliller olsaydı bunu neden kabul etmesin, bunu düşündünüzmü,
orha pamuk meselesine gelince günümüzde Afganistan, Irak, Lübnan da insanlar ölüyor peki bunlar için söylediği bir söz varmıdır bukadar duyarlı ise soykırıma, bu katliamları (Lübnanda yapılan soykırım) yapanlar için bir söz söylesinde görelim o ödülü alırlar......

orhan pamuk orhan pamuk olduysa bu topraklarda oldu
bu topraklarda yaşayan türkü, kürdü , arapı, yahudisi, hristyanı, ermenisi ... yaptı onu orhan pamuk;
insan bu topraklara nifak tohumları ekermi teşekkürü bumu söz vardır benzetmek gibisi olmasın ama hayvan bile yediyi kaba etmez
Yaşar Kemal,Nazım Hikmet vs...duruken onamı kaldı bu ödülü almak bu ödülü verenler ozaman edebiyattan bişey anlamıyorlar, İnce Memedi okusunlarda görsünler roman nasıl yazılır



#vejdi' tarafyndan 12.10.2006 23:38:15 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:27 - İp: 81.***.**4.120
grhn
grhn (üye)
İstanbul / Amatör

Şahsen Orhan Pamuğun sahip çıkılacak bir değer olduğunu düşünmüyorum.

Sanatıda umrumda değil(-ki yaptığının sanat olduğuda tartışılır)

Benim için sanattan önce gelen değerler vardır.

Erdem , ahlak ve nankör olmamak gibi, bunlardan sonra sanatına bakarım.

Kendisine hayırlı olmasını dilerim. Benim ülkem adına almadığını ve tebrikleri ermenilerden beklemesi gerektiğini hatırlatırım kendisine.

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:28 - İp: 85.***.**6.95
tatarbey
tatarbey (üye)
Ankara / Meraklı

TIKLA

Burada buldum birkaç konuşmasını ama dinleyemedim daha.

 

Tarih: 12 Ekim 2006, 23:59 - İp: 85.***.**4.154
petrosyan
petrosyan (üye)
İstanbul / Amatör

Ben Urfa’nın Kamurc Köyü’nde doğdum. Atalarımız Sasun’dan göç etmişler.

Dedelerimizden duyduğuma göre, İsa Mesih dünyaya geldiği zaman Kral Abgar’ın 40 oğlu varmış; kral onlarla birlikte cüzzam hastalığına yakalanmış. Hiçbir hekim onları iyileştiremiyormuş. Kral Abgar Mesih’in dünyaya geldiğini, körlerin görmesini sağlayıp, topalları yürüttüğünü duyarak, Mesih’in resmini çizmesi ve getirip kendisine teslim etmesi için ressamı Tadevos’u ona göndermiş.

Tadevos Kudüs’e gitmiş; tapınağa girmiş; Mesih’in sahnın üstünde vaaz verdiğini görmüş. Onun resmini çizmek istemiş; ama çizdiği resim bir ihtiyarın resmiymiş. Ressam tualin öteki yüzünü çevirince resim on iki yaşında bir oğlanın resmine dönüşmüş. O zaman, Mesih onun yanına gidip sormuş :”Ne yapıyorsun?”

Ressam da ona : “Efendimiz, resminizi çizmek istiyorum ama olmuyor” diye cevap vermiş.

Mesih tuali alıp yüzüne yapıştırmış ve ressama iade etmiş. Ressam tuali alıp yola düşmüş. O, bir ışığın kendisini korumak için takip ettiğinin farkında değilmiş. İnsanlar ışığı görerek onu yakalamaya gitmişler. Ressam kendisini yakalayacaklarını görmüş; bir yıkıntının yanında kör bir kuyu görerek tuali içine bırakmış. Tadevos kralın huzuruna çıkarak : “Mesih’in resmini kör kuyunun içine bıraktım” demiş.

Abgar bunu duyup oğullarını biraraya toplamış; onlara :”O kör kuyuda su olması lazım; orda yıkanırız” demiş.

Oğullarından otuz dokuzu ona inanmışlar; küçük oğlu ise inanamamış. Kral oğullarını oraya götürmüş; onlar kuyudan su çekerek yıkanmış ve iyileşmişler. Babası küçük oğluna lanet okuyarak şöyle demiş : ”Senin çocukların bundan böyle kusurlu olsunlar.”

Bizim dönemimize kadar o kuyuda hep su bulunurdu. Hastalar gidip orda yıkanırlardı. Ona Aziz Sandurak adı verilirdi.

Urfa Şehri’nde İbrahim Peygamber’in balıklarla dolu gölü de vardı; o balıkları yemek yasaktı. Şehrin çok şirin bir görünümü vardı. O yüzden de ona başkent adı verildi. Onun çevresinde pek çok bahçeler, bağlar vardı. Havası temiz, suyu sıhhate yararlı ve şifalıydı. İki hastane vardı; biri şehir, diğeri Alman hastanesiydi.

Benim beş halam, üç amcam, ve babam vardı.

Biz demirci ve bahçıvandık. Urfa’ya bir saat mesafedeki Kamurc bir Ermeni köyüydü. Kilisemiz, okulumuz vardı. Orda bin hane Hıristiyan yaşıyordu. Evlerimiz, bahçelerimiz, bağlarımız, koyunlarımız, atlarımız vardı. Kendimiz için çalışıyor ve yaşıyorduk.

Ben 1893 yılında doğdum. Ben küçükken, 1895’in acı olaylarını anlatırlardı. Annem ağlayarak iki dayısını Urfa’da öldürdüklerini, büyük olan Hakob’un evli, küçük olanın da genç olduğunu anlatırdı. Hükümet’ten Ermenilerin silahlarının toplanması için emir gelmiş. Ermenilerden 1800 martin toplamışlar. Silahı olmayanları silah satın alıp teslim etmeye zorlamışlar. Sultan bütün Ermenilerin yok edilmesini emretmiş. Saldırı sinyali olarak birisi tüfeğini ateşlemiş; Türk askerler ve kalabalık, Ermeni mahallesine hücum edip katliama başlamış. Baltalarla kapıları kırıyorlarmış. Evlerdekileri teker teker dışarı çıkarıp vahşice boğazlıyorlarmış. Bizim evde de bu şekilde 40 kişi öldürmüşler. Tanıdık bir şeyh şöyle emretmiş : “Onların ellerini kollarını bağlayın; koyun gibi yanıma getirin.”

Yüzden fazla insanın ellerini, kollarını bağlayarak koyun gibi boğazlarını kesmişler. İnsanlar canlarını kurtarmak için su kuyularına iniyorlarmış; Türkler de arkalarından tabancayla ateş ediyormuş. 19 Aralık 1895 tarihinde cereyan eden vahşi katliam öğlene kadar sürmüş.

Cumartesi akşamı sekiz bin Ermeni kadın ve çocuk kiliseye yerleşmişler. Türkler otuz teneke gazla kiliseyi ve içindeki insanları diri diri yakmışlar; üç bin Ermeniyi de baltayla öldürmüşler.

O zaman Kamurclular bir toplantı yapıp, kimlerin silahı varsa onların köy yollarını gözetim altında tutmasına karar vermişler.

Köyümüzün konumu iyiydi; arkasında dağ, önünde ova v

 

Tarih: 13 Ekim 2006, 00:44 - İp: 88.***.**2.245