dunesea
dunesea (üye)
İstanbul / Amatör

İşte Hükümet

Hakkari’de meydana gelen terörist saldırılarla ilgili radyo ve televizyon yayınlarına yasak getirildi.


Yasak kararı RTÜK tarafından radyo ve televizyon kuruluşlarına duyuruldu.
Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek imzasıyla bugün Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’na gönderilen yazıda, Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili radyo ve televizyon yayınlarının durdurulması istendi.
Bakan Çiçek’in imzasıyla gönderilen yazıda şöyle denildi:
“21 Ekim 2007 tarihinde Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili olarak; kamu düzenini ve halkın moral değerlerini olumsuz etkileyen, güvenlik güçlerine dönük zaaf imajı yayan, toplumsal psikolojiyi olumsuz etkileyen radyo ve televizyon yayınlarının, toplumsal sorumluluğa ve duyarlılığa uygun yayın anlayışı temelinde, güvenlik güçlerinin moral değerlerinin yüksek tutulması, toplumsal psikolojinin olumsuz etkilenmemesi ve çocukların ruh sağlığının korunması amacıyla 3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun 25. maddesi gereğince durdurulması uygun görülmüştür." Söz konusu yasanın “Yayınların Men Edilmesiö başlıklı 25. maddesi, “Yargı kararları saklı kalmak kaydıyla yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz. Ancak, milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle ihtimal dahilinde ise Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilirö hükmünü taşıyor.

Tarih: 23 Ekim 2007, 16:38 - İp: 195.***.**6.229
erna
erna (üye)
İstanbul / Meraklı

Böyle bir medya varken....

Anıtlar Yüksek Kurulu’nun aldığı kararla Aydın Doğan’ın Hilton projesi
> suya
> düştü. Hilton’a 254 milyon dolar ödeyen Aydın Doğan’ın amacının otelcilik
> olmadığını herkes biliyordu. Zaten Doğan’ın da bunu gizlemesi söz konusu
> değildi.
>
> Aydın Doğan, Hilton arazisine iş ve alışveriş merkezleri yaşam merkezleri
> inşa edecekti. Burada inşaat izni binde 7 idi. Buna göre ancak 43 bin
> metrekare inşaat yapılıbilecekti. Oysa Doğan, burada en az 230 bin
> metrekare inşaat yapmayı planlamıştı.
>
> Buna ilişkin plan tadilat önce Şişli Belediyesi’ne kabul ettirildi.
> Ardından Anıtlar Yüksek Kurulu, “buraya tek bir metrekare ilave inşaat
> yapamazsın” deyince kıyamet koptu.
>
> Türkiye, birden bire “mahalle baskısı”nı, “Malezyalılaşmayı” tartışmaya
> başladı. Kelli felli adamlar, “cambaza bak cambaza” diye sırıtanları
> görmezden gelerek “Malezyalılaşmayı” konuştu.
>
> “Acaba seneye mi Malezya gibi olacağız, yoksa maazallah gelecek yıla
> kalmadan başımıza böyle bir şey gelebilir mi idi?”
>
> Aydın Doğan’ın sabip olduğu medya bir taraftan toplumun ağzına bir sakız
> verirken, bir taraftan da perde arkasında görüşmeler devam etti. Bir de
> baktık ki geçtiğimiz hafta sonu, Büyükşehir’in Bayındırlık ve İmar
> Komisyonu’nda plan tadilatı, Aydın Doğan’ın istediği gibi çıktı.
>
> 5’i AK Partili 9 kişilik komisyon, Aydın Doğan’ın istediği tadilatı aynen
> geçirdi ve inşaat izni 5 kat artarak 43 bin metrekareden 238 bin
> metrekareye yükseldi.
>
> Böylece Aydın Doğan’ın Hilton arazisinden elde ettiği rant, 450 milyon
> dolardan 2.5 milyar dolara ulaşıyor.
>
> Bunun hesabını Fatih Altaylı sitesinde anlattı. Ortalama bir rezidansın
> metrekare satış fiyatı 9 bin dolar. Aydın Doğan, 10 bin dolara elini
> öptürerek satabilir.
>
> Doğan Grubu, bu proje daha hayata geçmeye başladığı gün Türkiye’nin en
> zengini olacak. Çünkü, bu inşaatı yapmak için bir finans ayırmasına gerek
> yok.
>
> Daha maket üzerinde iken bütün projeyi nakte çevirebilir. Bunu yapmasının
> önünde de bir engel kalmadı. AK Parti hükümeti artık bir süre rahat bir
> nefes alabilir. Yarından başlayarak rejimin tehlikeyi atlattığına emin
> olabilirsiniz.
>
> Ama tehlike ilanihaye değil. Bir süreliğine…
>
> Aydın Doğan’ın hükümetten bir talebi daha oluncaya kadar.
> Türkiye’nin önünde yakın bir süre sonra bir rejim krizi daha gündeme
> gelecek. Cumhuriyet rejiminin ne zaman krize gireceğini bilmiyorum. Ama
> hangi konudan çıkacağını biliyorum.
>
> Formula 1 yarışlarının yapıldığı Akfırat köyünün çevresinde orman arazisi
> sayılan yerde Aydın Doğan çok büyük bir arazisi aldı. Buraya 2400 ultra
> lüks villa yapmak istiyor.
>
> Hükümet, bunun önünde bir engel çıkarmaya çalışırsa, buranın orman arazisi
> olduğu gibi “eften püften bahaneler” öne sürmeye kalkarsa, rejim yeniden
> tehlikeye girecek. Yeniden bir sebep bulup irtica tehlikesini konuşacağız,
> uzmanlar bulup tartışacağız.
>
> Bekleyin göreceksiniz.
>
> Ne güzel iş değil mi? Elindeki medya gücünü kullanarak, hükümeti ve ülkeyi
> istediğin yöne sürükleyip taleplerine bir bir ulaşıyorsun.
>
> Gözünü sevdiğimin demokrasisi.
>
>

 

Tarih: 24 Ekim 2007, 01:24 - İp: 85.***.**0.230
ozzy baba
ozzy baba (üye)
Ankara / Meraklı

Erna istifa etsin...(Ciddiyim ve ciddi gerekçelerim de var...)Genel Kurmayı Cumhurreisini filan bırakın...
Gerçek tehlike içimizde...
Kitap filan okuyor...
Tahlil yapıyor...
Düşünüyor...
Birde düşüncelerini öyle açık açık söylüyor..
Hepsinden kötüsü ve tehlikelisi resminden göründüğü kadarıyla bir cins-i latif...
Erna ve Erna gibileri istemiyoruz...




 

Tarih: 24 Ekim 2007, 01:31 - İp: 85.***.**0.170
fatos k
fatos k (üye)
Yurtdışı / Amatör

absurd ve bir o kadarda ilginc...

 

Tarih: 24 Ekim 2007, 01:36 - İp: 84.***.**7.101
ozzy baba
ozzy baba (üye)
Ankara / Meraklı



80 sene evvel Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediklerini bu gün biri çıkıp mecliste söylese (öyle hatip yok ya) hangi kelimesini değiştirirdi acaba...

“Meclis konusmasından.İŞ Bankası kültür yayınları: TBMM Gizli celse zabitlari (cilt-3)

"... Mustafa Kemal ATATÜRK: “Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nin en önemli devletleri, Türkiye'nin zararıyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır. Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye'nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eger güçlü bir Türkiye varlıgını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere'nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı.

Türkiye, Viyana'dan sonra Peşte ve Belgrat’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, Italya, Almanya'da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir." "... Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür.

Türkiye'yi yok etmeye girişenler, Türkiye'nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak,
birçok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye'nin yok edilmesi noktasında
yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneşin, Türkiye'nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye'yi islah etmek, Türkiye'yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına, iç yönetimine işlemis ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir." "...

Oysa güç ve kuvvet, Türkiye'de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmiştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklâl vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların plânlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır.

İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler üzünden,
her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok üşmüştür. "...Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlâk bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu 'maneviyatı'yla’ sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu'yla Batı'nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batıya yaklaştıgımızı zannettiğimiz takdirde, asil mayamız olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç şüphesizdir ki bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten baska, bir sonuç beklenemez (bundan)." "... Bu
düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye'nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakim insanlar, galip düşmanlar karsısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye'yi âtıl ve çekingen bir hâlde tutuyorlardı.

Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta, korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardi ki "Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimâl yoktur." Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardi."

...Bilelim ki, ulusal benliğini bilmeyen uluslar, başka uluslara yem olurlar.“

 

Tarih: 24 Ekim 2007, 04:10 - İp: 85.***.**0.170
last hope
last hope (Objektif)
Amasya / Meraklı

zaten kimse rejimi yıkmaya değiştirmeye çalışmıyor medya akrteli saolsun bu kişiler kendi rantları için kamuoyu baskısı oluşturmaya çalışıyorlar. erna seni kutluyorum çok güzel bir konuya değindin. hala rejim çığırtkanlığı yapan arkadaşlara sesleniyorum istediğiniz bir arazi varsa açıkça söyleyin rejim tehlikesi var diye kendinizi boşa yormayın. bu Türkiye Cumhuriyetini Türkiye'deki sağcıi solcui Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez vs. tüm insanlarıyla beraber omuz omuza çarpışarak kurdular. onların kanıyla kuruldu. o yüzden kimse yıkmak istemez. yıkmak isteyenler ve bunun çığırtkanlıklarını yapanlar soyağacını araştırsın derim. Milli Mücadelemize uzaktan yakından katkısı olmayanların soyundan geliyorlar

 

Tarih: 24 Ekim 2007, 10:11 - İp: 81.***.**7.150