maii
maii (Objektif)
İstanbul / Amatör

Fotğraf&sanat

Bugün Boğaziçi Üniversitesinin yokuşundan çıkarken yol kenarındaki ağaçlara takılan fotoğraflar dikkatimi çekti..Okulun fotoğrafçılık klubunun yıl sonu sergisiydi belki de..Peki ama neden sergi için böyle bi yol seçmişlerdi?Az ilgi aldıklarını düşündükleri için dikkat çekmek miydi amaçları bilmiyorum ama ders yoğunluğu arasında koşturan öğrenciler için güzel bi fırsat olmuştu..Fotoğrafları incelerken kafama şu soru takıldı??

Her fotoğraf bir sanat eseri midir, değilse sanat olarak ele alınabilmesi için kriterleri ne olmalı?

Tarih: 15 Mayıs 2006, 22:55 - İp: 85.***.**6.201
imageturk
imageturk (üye)
İzmir / Amatör

Üyelik iptal edilmiştir.

 

Tarih: 15 Mayıs 2006, 23:43 - İp: 85.***.**7.20
maii
maii (Objektif)
İstanbul / Amatör

o zaman bu konuyu tartışmaya açıyorum..cevabını birlikte arayalım

 

Tarih: 15 Mayıs 2006, 23:53 - İp: 85.***.**6.201
imageturk
imageturk (üye)
İzmir / Amatör

Üyelik iptal edilmiştir.

 

Tarih: 15 Mayıs 2006, 23:55 - İp: 85.***.**7.20
thalassa
thalassa (üye)
İstanbul / Amatör

Selamlar,
bu konuda çok yazıldı ve çizildi aslında..Ama her fotoğrafın sanat olabilmesi için vizör ardından bakanın sanatçı olmasını gerektiriyor, bu pek mümkün gibi görünmüyor.Diğer yandan , ''hadi ben sanatçı olayım'' demekle sanat yapılamayacağının da herkes iyi kötü farkındadır.En çok sorulan takıntılı soru ise ; peki nasıl oluyor da , birileri sanatçı olabliyor da ben sayılmıyoruma geliyor? İzafi kavramdan yola çıkılarak sonuç daha da berbatşlaşıyor, çünkü yok canım bende sanat yaparım arkadaşa kadar gidiyor.Yani aslında durumlar zor, çok da zor olmamasına nazaran zor.Gerçekler pek hoşumuza gitmiyor, gördükçe örtmek daha kolay geliyor.Görmeye kalksan al başına bir sürü iş, hiç bişi yapmasan tepeden tırnağa sorgulaman gereken bir çok konu gerekir.Bunlar öyle 2 günde öğrenilecek şeyler değil,zaman istiyor, uğraşmak istiyor..Zaten bu hesaba girdiğinde tüm düşüncelerini de epey derin bir süzgeçten geçirmen gerekir ki , bu süzgeçe insanın kendinden başka kimsenin yardı mı da olamıyor.Geçenler de bir kaç dostla çay sohbeti ederken Uçuk, kaçık, tarihte yaşamsal alanlar içinde pek de öyle efebndi gibi yaşamamış bir çok sanatçı bilinen insanlardan sohbet ediyorduk.Ama genel durum böyle.. Sanat sanatçının varlığı olmaksızın üretilemez.Çok güzel işler çıkarmak sanat değil, güzel üretimler olabilir ancak.Ama nasıl ayıracağıza geliyor o zaman da.. Sokaktaki insan sanatı , güzel üretimden nasıl ayıracak? İşte bu en zor soru..Çünkü bu ayrımı yapabileni ,yapamayan onun farkında bile olamıyor, çünkü o bilgiye haiz olamıyor,olmaya kalksa yıllarını yiyecek.Meydan larus açıklamaları ile olacak işler değil bunlar.Üstelik de özellikle foroğraf gibi deli hızda tüketilen olgu olunca konu, işler büsbütün karmaşıklaşıyor.Ne kadar zor bir nokta değil mi? zaten sanat izafiyetten sorulura da bu nedenle geliniyor hep.. Ama bu ne kadar gerçekle ilintilidir acaba?Buna inananlım mı şimdi? Asıl sorulması gereken ise daha baba bir sorunun varlığı belirir, tam da bu sorunun ardından:acaba birilerinin gördüğünü ben göremiyor olabilir miyim?''Olsalıkla bu böyle olmalı yahu''yu demek insan kendine yediremiyor çoğunlukla doğrusu.Ama diğer tarafta Sanat ve zanaatın ayrıştırıması 3000bin yıldan da gerilere gidiyor, bugunkü bir okumuş yazmış hatta iki üni bitirdiğini idda eden bir çok insan Pitagoras'ın binlerce yıl öncesinden kalma düşüncelerinin yanına bile varamadığını bu kadar modern ve kolay , her bilginin elimiizin altında olmasına rağmen net olarak görebiliyoruz. Ama ne kadar farkındayız bunun?Bir çok diğer konu gibi cevapları çok eskilerden verilmiş, ama sanki verilmemiş gibi döne durup aynı noktaya geldiğimiz yüzlerce konu var. SAnat'ın ise bir özelliği daha var , o da , sanatın dünü ile bugunü arasında her geçen gün daha da ayrımlaştığı gerçeği. Gelişen, boyut değiştiren daha da uca taşınan , içinde düşünen insanın sadece nitelikli değil nicelikli fikirlerinin de sunulduğu alanın sanat olabileceği kabullenebiliyor ancak.İşte bu nedenlerin varlığında, her üretilen fotoğraf ve sanat dalları sayılan uğraşılar sanatsal çalışmalara giyor ama sanat ürünü sayılamıyor.Kriterlere gelince: ilk kriter hangi kimliğin/bilincin neyi ürettiğidir.Sorgulamayan insan sanat üretemeze kadar varan keskin açılımlara varıyor.
Devamını sanat tarihi ile ilgili birileri yazar diye düşünüyorum..
Ama en iyisi özellikle fotoğraf la uğraşan kişilerin sadece teknikle değil felsefesine, vakit ayırmalarıdır. inanıyorum ki o zaman daha güzel bir ortama kavuşacağız..
Bilmiyorum ne kadar tatmin edici bir bir cevap oldu ama...



Sevgiler.

 

Tarih: 16 Mayıs 2006, 06:59 - İp: 85.***.**2.48
imageturk
imageturk (üye)
İzmir / Amatör

Üyelik iptal edilmiştir.

 

Tarih: 16 Mayıs 2006, 10:17 - İp: 85.***.**8.48
cesminaz
cesminaz (üye)
İstanbul / Amatör

Kişinin kendi duygu ve düşüncelerini estetik bir kaygı güderek yansıtma biçimine SANAT denir çok genel tabir ile...
Yine kişinin tamamen kendi duygu ve düşüncesini katarak ortaya getirdiği herşeye de ESER denir...
Yani eğer ben bugün havanın nasıl olduğuyla ilgili kendi kafamdan bir yazı yazmışsam buda bir eserdir. Ama
sanat eseri olması için estetik bir kaygı olması gerekiyor.
Bu doğrultuda fotograf hem sanat hem zanaattır. ikisininde birbirinden üstün değerleri yoktur...
Sanatı kendin içinde yaparsın ama zanaat toplum için yapılır...
Yani bir berberin kesimini yaptığı bir saçda eserdir ama sanat mıdır yoksa zanaatmıdır işte bağlantı orada...

 

Tarih: 17 Mayıs 2006, 15:00 - İp: 85.***.**2.10
a.haydar
a.haydar (üye)
İstanbul / Stüdyo Fotoğrafçısı

 

Tarih: 17 Mayıs 2006, 17:35 - İp: 88.***.**3.144
thalassa
thalassa (üye)
İstanbul / Amatör

selamlar tekrar,
Cesminaz hanım , estetik kaygıyı da içerir sanat ama estetik kaygı zanaatçıdan da sorgulanır.Aldığınız aykakkabı , çanta, giysi , çayal ,bıçak, vazo, buzdolabı ,araba, motorsiklet , tekne ve etrafınızdaki her ürün ve üretilmiş materyalin çoğunda estetik kaygı ve ergonomi içerir.Sanatın ise fikirler, anlatımlar,düşüncelerle , ön ve yeni görülere daveti olma zorunluluğu vardır.Bu ayrım sanatçıyı aşırı uca taşıdığından dolayı, sorun gibi görünse de, onsuz bir dünyanın son derece renksiz ve yalnız olduğu ise aşikarıdr.O nedenle , hiç bir sıradan anlayışın içinde bulunamaz ve görülemez sanatçı.Bu yazdıklarım abartı gibi gelebiklir ama, sanatçı abartılı bir biçimde topluma: ''günaydın millet uyanın artık'' diyebilecek kişilik, topluma kimi zaman büyük bir cüretkarlıkla ''aptalsınız'' diyebilen, onun uynamasına neden olmak çin, bazen kendinden nefret ettiren, bazen alaya alan, bazen de onu bir başkalarına karşı koruyandır. Bunla ilgili yüzlerce hem ülkemizden, hem de dünya ölçeğinden isimler yazabilirm size .Bu yüzlerce isim sanki çoklarmış gibi görünse de, aslında 6 küsür milyarlık dünyada hiç de çok olmadıklarını, hatta şaşılacak kadar az olduklarını birazcık araştırırsa bu konu ile ilgili olanlar görebilir.Estetik kaygıyı, çevrenizdeki her üç kişiden en az biri hissedebilir, ergonomiyi satın aldığı sandalyeye oturduğu an varlığını veya yokluğunu hissedebilir.Deneysel ve benzerlikler içeren görüler yetebilir bunlara ama, sanatın insana yansıması düşünselliğinedir.Bu düşünselliğin boyutu ve türü önem taşır, direk olarak sorgulayan beyne hizmet eder.Zaten bu nedenle bunun farkında olanlarrın bir kısmı, onun varlığının yanında yer almaya çalısırlar. Hani bazen alakasız yerde alakasız insanları gördüğünüzde duyduğunuz içinizin kırılganlığını hissettiğiniz ana sebep olan durumdan bahsediyorum. Karşısında olmak öyle kolay olmadığından yanında durmakyı seçmek diyelim.

Sanatçı aşkı da anlattığında çarpıcı ve sarsıcıdır, onun anlattığı biçemi , çoğu insan sevgilisinde arar ama nafiledir.Herkeslerin algıladığı biçimde anlatan ise sanatçı sayılamıyor, çünkü bu hissi zaten bir biçimde sıradanlık içinde zaten yaşıyor, yeni bir hissin hissedilebilmesi, bu isteğin farkındalığı ile mümkündür. Bu farkındalığa ulaşmak ise bilmeyi, birinin bu yenilikle karşılaştırmasına ihtiyaç hisseder.Aşktan örnek verdim herkes iyi kötü yaşadığı için. Platonun bir erkeğe duyduğu uzaktan aşkın bedeli platonik aşkın bilincine vardırmıştır insanı, sokrates uzun uzun anlatır.Asos'sun tepesinde br kahve bir sigara ile okursanız bugünki anlayışla özde olanın arasındaki farklılığın bağlamına yüzünüzde mutluca ve hınzırca bir gülümseme belirir.
Romalıların zevk düşkünlükleri romantizmi yaratmıştır.Ama çoğunluklar farkında değilllerdir, kullanırlar bu kelimeleri.!50 yıl kadar önce olamsı gerekir bir yazarın kirtabına anlatım biçemi olarak tarhe bugükni anlamını kazandırmıştır.Romantizim aslında hiç de övünülecek duygu olmaz bugünün hak savaşında olan insana.Bu ve benzer göçme durumları için sanatçılara ve düşünürlere bu dünyanın sıradan insanlarının ihtiyacı vardır. Bu insanların ise oldukları yer ve yaptıkları basit anlayışın agzından çıkan sanat kelimesi olmamalıdır.
Melih Cevdet Anday'ı bilmeyen yoktur, Likyayı anlatır, ama bu toplumun suratına bir şamar yapıştırır öyle bir şamar ki insan okuyunca sarsılır da, kendine gelemez uzun süre.

DEFNE ORMANI
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri
için felsefe yapıyorlardı, çünkü
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini
Köle sahipleri veriyordu onlara.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri
İçin ekmek yapmıyorlardı

 

Tarih: 18 Mayıs 2006, 06:11 - İp: 88.***.**8.88
maii
maii (Objektif)
İstanbul / Amatör

sayın thalassa yazınız için teşekkürler..çok aydınlatıcı..sayenizde kafamda biraz da olsa fotoğraf ve sanat ilişkisi belirlendi..daha çok yazınızı görebilmek dileğiyle

 

Tarih: 20 Mayıs 2006, 10:35 - İp: 85.***.**0.52
okyanus.
okyanus. (üye)
İstanbul / Profesyonel Fotoğrafçı

Ara Güler der ki fotoğraf sanat değildir.

Ayrıca şunu da der " beleşten sanatçı olmanın en kolay yolu fotoğraf çekmektir."

Geçenlerde bir tv kanalında söyleşisini izlemiştim. Gerçekten hayran oldum kendisine. O kadar mütevazi ve hoşsohbet bir insan.

 

Tarih: 21 Mayıs 2006, 22:45 - İp: 85.***.**4.58