dose
dose (Objektif)
İzmir / Meraklı

Dünyanın En Pahalı Fotoğrafı.

Alman fotğraf sanatçısı andreas gursky'nin ''99 cent II diptychon'' adlı ödüllü fotoğrafı.
Tam 3.5 milyon dolar değerindeki bu fotoğrafta ben bir şey göremedim.sizlerinde yorumlarını çok merak ediyorum açıkçası..

Tarih: 29 Mayıs 2007, 21:30 - İp: 88.***.**1.66
planetfoto
planetfoto (üye)
Antalya / Reklam Fotoğrafçısı

fotoraf sanatina yeniyeni alismaya basladigimda gördügümsuki bu isi uzun süre yapan kisiler iste klasik günesin batisi insan portreleri vs.. cekmis artik onlarla ilgili hevesleri kalmamis ve yeni düsünceler yeni acilimlar elde etmeye calisirlar. o yüzdendirki ilk basliyanlar düsünürkü ben daha iyisini yaparim yapan insan zamaninda yapmistir
he bazende cesitli yarismlarlarda bu ustalarin rütpeleri vardir onlar hicbirzaman 0 dan baslamaz puanlar yüksek tutulur bu da yarisma sonunda onlarin bili kendilerinin beyenmedikleri fotoraflar 1 ci olur
belkide buda öyle biseydir adam sadece ismini satmistir fotorafi degil

 

Tarih: 25 Temmuz 2007, 04:04 - İp: 87.***.**0.90
zeynepsena
zeynepsena (üye)
İstanbul / Amatör

çoook olmuş konu geçeli ama bence marketteki tezgahtarlara ödül vermeli ne güzel de dizmişler

 

Tarih: 26 Temmuz 2007, 21:56 - İp: 85.***.**1.153
budem
budem (üye)
İçel / Stüdyo Fotoğrafçısı

bu fotoğrafın ozellıgı tamamen cok net olması
en zaktakı nesnenın bıle markasını okuyabılıyorsun

 

Tarih: 25 Eylül 2007, 10:39 - İp: 88.***.**0.49
ozzy baba
ozzy baba (üye)
Ankara / Meraklı


Makinalar ve lensler hakkında hiç görmeden işkembeden yorum yapma adetimizin bu fotoğraf hakkında da devam ettiğini görmek ilginç!!!

Gördüğünüz bu fotoğrafın çekiminin ne kadar sürdüğü ve nasıl bir teknikle çekildiği konusunda hiç bir fikrinizin olmadığı belli...


Fotoğraf İstanbul'da sergilenmiş...

Öyle milyonlarca dolar eden pop-art saçmalığı olmadığını düşünüyorum...


Şunu okuyun belki faydası olur;

Kendi bağlamlarından kopartılan çok sayıda küçük imgeyi dijital montaj tekniğiyle birleştirerek perspektif yanılsamalara dayalı bir görsellik yakalıyor. Sırrı çözülemeyen bilmecelere dönüşen fotoğraflara bakıldığında, göz değil bellek de şaşıyor. Örneğin sadece dört kapısı olan bir parkı, vinç yardımıyla değişik perspektiflerden çekerek bilgisayarda birleştiriyor ve 18 kapılı hale getiriyor; beş saatlik sürede çekilen bu fotoğraftaki bütün görüntüler gerçekken, atölye çalışması sırasında bir anlamda zamanı da düzenleyerek- yeni bir görüntü elde edebiliyor. İzleyici de, gerçekte olması gereken ama olmak zorunda olmayan görüntülerden dolayı kendini paradoksal bir durumda buluyor. Öyle etki bırakıyor ki, somut geçerliliği olan ama gerçekliği konusunda şüphe uyandıran bu görüntüler, sanki dökümanter olarak da okunmayı bekliyor.

Sanatçının fotoğraflarındaki 'şaşırtıcı' etkinin önemli bir nedeni, görüntülenen nesneye olan uzaklığın fotoğrafın bütün olarak algılanmasını sağlayan genel görünümü oluşturmasıdır. Gursky, bunu sağlamak için vinçler, kaldırma rampaları ve helikopterler gibi alışılmadık perspektifler yakaladığı yüksek noktalardan fotoğraflar çekiyor. Konu olan nesne, genelde bütünden kesilerek alınıyor, nesnenin uzunlamasına veya genişlemesine ne kadar devam ettiği ise gizli kalıyor. Böylece iki boyutlu genişleme etkisi yaratılmış oluyor. Yapay kamera açılarıyla, uzaklığın da aslında bir 'yakınlaşma' olarak kullanılabileceğini gösteriyor, izleyici de fotoğrafa hâkim 'özel' bir konum kazanıyor.

 

Tarih: 25 Eylül 2007, 13:54 - İp: 212.***.**0.13
fotocumm
fotocumm (üye)
İstanbul / Meraklı

bence bu fotoğraf içeriği nedeniyle pahalı yiyeceklerin toplam fiyatı falan heralde

 

Tarih: 30 Eylül 2007, 22:42 - İp: 85.***.**0.5
kansukara
kansukara (üye)
Isparta / Amatör

Değerli arkadaşlar bir sanat eseri iddiasında ürünle karşı karşıyaysak eğer bu eseri okuyabilmek o eserin bünyesinde bulunduğu sanatın dilini bilmekle alakalıdır. Sanat tarihi bilmeden, sanatın semantiğini bilmeden bu eserleri okuyabilmek mümkün değildir.
İlk önce şunu söyleyeyim sanatı sanat yapan, daha kapitalist bir yaklaşımla da daha "pahalı" yapan, müzik örneğindeki gibi geniş kitlelerin çok yoğun ilgisi sözkonusu olmadıkça yüksek teknik başarı da değildir harcanan yoğun emek de değildir. Eğer öyle olsaydı Jackson Pollock'un, Picasso'nun, Andy'nin, Oscar'ın, Duchamph'ın eserleri beş para etmezdi. Evet ne emeği, ne işçiliği, ne de yüksek teknik kapasiteyi küçümseyemeyiz ve küçümsememeliyiz ama sanat bunlar yüzünden sanat değildir bu gerçeği de yadsıyamayız. Sanat niçin sanattır sorusuna layıkı ile bir cevap oluşturabilmek için ciltlerce ve yıllarca okumak gerekir. O konu hakkında bu kadar söyleyeceğim. Bir de şunu eklemeliyiz. Sanat ideolojik/siyasal bir takım akıntı dönemlerinde ve bu anlamda fırtınalı yerlerde mesajı yüzünden ilgi gördü ve tanındıysa da sanatı sanat yapan bir mesajı olması da değildir. Evet sanat eserinin muhakkak bir "demek istiyorum ki" si vardır, yani bir mesajı vardır fakat sanatı sanat yapan bu da değildir. Tersine çevirirsem daha iyi anlaşılacaktır belki: Mesaj vermek için yapılmaz sanat. Sanat kişinin gönüllü olarak kaçamayacağı bir eylem olduğunda sanat olur. Pablo'nun dediği gibi: "Sanatçı sadece bir hizmektardır." Rodin heykelleriyle ilgili olarak yaptığı işi şöyle ifade eder: "ben aslında bir şey yapmıyorum heykelin dışını kaplayıp şekli kapatmış olan fazlalığı temizliyorum". Bir yazar olan Nuri Pakdil yazarken romanına istediği gibi yön verememekten şikayet eder. Romanın kahramanının kendi başına buyruk davrandığını, istediğini yaptıramadığını söyler. Bunların hepsi aynı şeydir. Fikret Mualla'nın resimleri niye değerlidir acaba. Evde çocuklarınıza verin boyaları kalemleri onlar da yapar onları. Ne çok emek vardır ortada (5 dakkada yapar çoğunu) ne yüksek bir teknik. Picasso Mualla'nın resimlerini gördüğünde büyülenmiştir. Picasso bir dehadır. Yazdıklarını söylediklerini okuduğunuzda zekasına ve derinliğine hayran olmaktan başka bir şey yapamazsınız. Marcell'de öyledir. Bir çokları öyledir. Sanat batılı anlamda bir yaratı, doğulu anlamda da bir keşiftir. Sanat yirminci yüzyılda aydınlanma sonucunda modern dönemde aklın aşırı şekilde ululaştırılmasından nasibini fazlasıyla almış ve inanılmaz şekilde karmaşıklaşmıştır. Yani ilk bakışta karmaşıklaşmıştır. İçine girdiğinizde ise temel bazı kristalleri farkedersiniz ve anlamlandırmaya başlarsınız kolayca. Kasimir Malevitch'in siyah karesi alt tarafı bir kareden ibarettir değil mi. Bir kare; o kadar. Bir kareyi herkes çizebilir. Bir cetvelle düzgünce ölçerek herkes çizebilir. Ne kadar emek gerekir ya da bunun için ne düzeyde bir teknik yeterlilik gereklidir. Kasimir'in karesi söz konusu olduğunda bu soruların bir anlamı kalmaz. Peki bir kare nasıl olur da bir yüzyılın en bilindik sanat eserlerinden biri olur. Nasıl bu kadar tartışılır. Hayatını bu işe vermiş farklı coğrafyalardan, farklı kültürlerden "işi bilenler"ce nasıl bu kadar ciddiye alınır. Bu soruların cevabı bunları vareden backround la ilgilidir. Bu tarz eserlerde büyük bir tarihsel yorum, yaşadığı zamanı çok derin algılamakla ve üstelik yorumlayabilmekle ilgili, birikim üzre bir üstün gözlem gücünün varlığına nazır bir bilmediğimiz oluşuyla ilgilidir. Bu fotoğraf da aynı şekildedir. Bu fotoğrafı okuyabilmek lazım ve naçizane okuyabildiğimi söyleyeceğim arkadaşlar. Fakat bundan sonra ne okuduğumu anlatmaya çalışırsam burada sanırım akibetim pek iyi olmayacak. Bu kadar anlam verememiş kişi sözkonusuyken işim bayağı zor olurdu. Lütfen yanlış anlamasın kimse. Alçakgönüllü olmak lazım geldiğiyle ilgili, mütevazi olmak gerektiğiyle ilgili, insanın kendinisi övmesinin kötü bir şey olduğuyla ilgili o kadar fazla genel geçer klişe ve dayatma sözkonusu ki bunu yapmaya kalkıştığımda ya da bunları

 

Tarih: 1 Ekim 2007, 04:01 - İp: 88.***.**7.199