Fotoğrafçılık Forumları
İşkence
televizyonda bir haber
ufak 3 çocuğa ingiliz askerleri işkence yapıyorlar
öldüresiye dövüyorlar
kameraya çeken subayları oda zevkten inliyor
elinde güç olan zayıfı eziyor
ve avrupanın avrupalı insanı koruyan yaklaşımı birden bire değişiyor
krlın çıplaklığı gözler önünde
aslında insandaki bu davranışın kökeni nedir onu merak ediyorum
saygılar
bence o şerefsiz askerlerin tüm bedenlerini şeytan ele geçirmiş ve onlarda benlik ve vicdan diye birşey bırakmamış. o işkenceden alınan haz ve bu hazzın dışa vurumu olan kahkaha ve iğrenç ifadeler şeytanın bizzat kendi sesinden başka birşey değil. hayvanların en aşağısı kafir olanlardır buyuruyor ALLAH.
sn eastwood,
Bu sizin konunuz değil mi? Siz psikologsunuz , insanın hangi durum ve şartlarda diğerlerine kötü muamele yapabileceğini sizin açıklamanız gerekmez mi genc dostum?
Şimdi biz etsek eksik kalır diye düşünüyorum.. Bu konuda ilim görmüş biri olarak.
Tüm bu tip olayları ve benzerlerini kınıyorum..Hangi dinden mensup olduğu çok önemli değil..Vahşeti yapanın kimliğine bakılmamalı..
sevgiler
bir psikoloğun çok ünlü bir deneysel çalışması vardı. eastwood arkadaşımız biliyorsa bizimle paylaşsın çünkü gerçekten çok ilginç ve bu konuyla ilintili. hatırlayan başka arkadaşlar olursa onlar da anlatabilirler. bu deneysel çalışma nazilerin insanlık dışı davranışlarını açıklamak için yapılmış çok meşhur bir çalışma. emir altında çalışanların nasıl insanlıklarını unutup da bu şekilde hayvanlaşabildiğini açıklamaya çalışıyor. bilim adamı deneklere elektrik veriyor ve deneyine yardımcı olan bir başka kişiden bu elektriğin dozajını sürekli arttırmasını istiyor. ama bu arkadaş ısrarla yapamayacağını söylese de işin içine bazı etkenler girince veriyo elektriği veriyo elektriği. çok ilginç bir çalışma. sevgili eastwood veya arkadaşlarımızdan enazından biri büyük ihtimalle bu deneysel çalışmayı duymuştur ve bizimle paylaşırsa sevinirim. çünkü ben tam olarak hatırlıyamıyorum deneyin hikayesini..
Bu askerlerin nasıl bu şekilde hayvanlaşabildiklerinin cevabı çok basit aslında. zaten bu adamlar ülkelerinin seçme askerleri değil ki. nerede ipi kopuk serseri varsa bunlar paralı asker olmak adına yazılıyorlar orduya. hatta amarikaya iltica eden işsiz güçsüzlere daha amerikaya ayak basar basmaz imza attırılıp orduya alındıklarını okumuştum. şimdi kendi ülkelerine hayrı dokunmayan bu insanlardan ne beklenebilir ki..
Herşeyin bir onuru olmalı. HEr işin.Savaşın bile.
şiddetin nedenleri
Şiddet hangi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır? sorusu üzerinde çok araştırmalar yapılan bir konudur. Özellikle bireyin özellikleri, insanın doğasına bağlı etmenlerin neden olabileceği yaklaşımı bugün kabul gören görüşlerin başında gelmektedir. Bu açıdan şiddetin oluşumundaki nörofizyolojik etmenler önemle irdelenmesi gereken bir konu olarak dikkati çekmektedir. Şiddet çalışmalarında ön plana çıkan kavram saldırganlıktır. Saldırganlık saldırmaya ve çatışmaya eğilimli olma durumu olarak tanımlanabilir.
Doğaya bakıldığında en basit organizmaların bile yaşamlarını, içinde bulundukları çevreden gelen ve hepsi birer saldırı olarak nitelendirilebilecek etkilere tepki göstererek sürdürdükleri görülmektedir. Bu konuda önemli araştırmalar yapmış olan Selye, karmaşık organizmaların strese, yani çevreden gelen baskılara uyum özelliklerini araştırmıştır. Doğal yaşam koşulları içinde gerilime neden olan koşullar (stressors) çeşitli mikroplar ya da ısı, gürültü, ışık gibi çevre koşullarıdır. Bu yukarıda örneklenen koşullarda çeşitli nedenlere bağlı olarak değişiklikler olabilir. Bu değişim olduğunda vücut bunu dışarıdan bir saldırı olarak değerlendirir ve buna bir tepki gösterir. Bu durumda oluşan değişik tepkilere Genel Uyum Sendromu (UGS) ismi verilmektedir. Bu durum saldırıya uğrayan organizmaların genel tepkisidir (İç salgı bezlerinin işleyişindeki değişiklikler, bünyesel değişiklikler, ateş, kalp damarlarındaki sorunlar, bayılmalar gibi organik tepkiler). Yerel Uyum Sendromu (YUS) ise lokal, belli bir bölgede olan iltihabı durumları kapsamaktadır. (Ülserler, çıbanlar). Organizma önce bir alarm evresi geçirir sonra da direnişe başlar. Daha sonra direnç, yavaş ya da hızlı bir şekilde yok olur.
Gerilim ile saldırganlık arasındaki ilişki iki türlü oluşabilir. Saldırıya uğrayan organizma, karşılık vermek için bir hedef arar ve ilk bulduğuna yönelir. Öte yandan saldırganlığın kendisi de, sinirlenme özellikle de kızgınlığın dışa vurulamaması ile şiddetlenen mide, onikiparmak barsağı ülserleri ve kalp sorunları gibi belirtilerle gerilimin başladığı gözlenmektedir.
Delgado'nun beyin bölgesine gönderdiği elektriksel uyarılarla yaptığı araştırmalar, saldırganlıkları başlatan ve durduran bölgelerin haritasının oluşturulmasını sağlamıştır. Bu da saldırganlığın denetlenebilme ve yönlendirilebilmesine olanak tanımıştır. Örneğin beyincikte belli bir bölgenin uyarılması, saldırganlık krizlerine yol açarken beyinde ön bölgede belli bir odak uyarıldığında içtenlik ve gülümseme sağlanmaktadır. Delgado'nun deneylerine örnek olarak, beyinlerine uzaktan kumandalı elektrotlar yerleştirilen boğaların saldırılarının birdenbire sona ermesi verilebilir.
Beyin bölgeleri ile saldırganlık arasındaki bu bağlantı, saldırganlığın önlenebilmesi için ilaç kullanımında yararlı olmuştur. Ruhsal denge bozukluklarının tedavisinde ya da genel olarak sakinleştirici olarak kullanılan Fenoltiazin, Metrobamat veya Diazepam gibi maddelere sıkça başvurulmakta bu ile benzeri ilaçlardan saldırganlığın önlenmesi ve denetlenmesi için yararlanılmaktadır.
Şiddetin Psikolojisi
Şiddet ve saldırganlık değişik yaklaşımlarla irdelenmişlerdir. Bunların bir bölümü genel psikolojiden yola çıkarak saldırganlığı ve nedenlerini, incelemiş ve saldırgan davranışların incelenmesiyle oluşan kuramlar önermişlerdir. Bir grup araştırmacı şiddet yanlısı veya saldırgan kişilikleri birer klinik olgu olarak görmektedir. Bazı uzmanlar ise saldırganlığa dayanan ilişkileri toplumsal etkileşim olarak algılarlar.
Çalışmalar belirli unsurlarla saldırgan davranışlar arasındaki ilişkinin kurallarını araştırır. Araştırmalar genel olarak deneysel ve istatistikseldir.
Davranışçı (behaviorist) ya da yeni davranışçı (neo behaviorist) türden mekanik kuramlar kızgınlık ve saldırganlık tepkilerine yol açan etkilerden söz ederler.
Hareket olanaklarından, yiyecekten veya içecekten yoksun bırakılan, genel anlamda kısıtlamalarla karşı karşıya kalan çocuklarda hiddet belirtileri görülür. Aşırı sıcaklığın, gürültünün ve nemin saldırganlığa etkileri deneylerle saptanmıştır. Büyük yerleşim merkezlerinde ve kalabalık semtlerde ara sıra yaşanan (gürültücülere karşı ölümcül öfke buhranları gibi) yaz faciaları genellikle böyle nedenlere dayanır.
Başka bir açıdan bakarak yapılan araştırmalar, karakter ve psikoloji, bazı ani hareketlerin, keskin ve düzensiz şekillerin korku ve düşmanlık uyandırdıklarını göstermiştir. Son olarak saldırganlık öğreti ve koşullanmalarının son derece dirençli olduğunu ve kişiliğin bütününü kapsadıkları görülmektedir.
Psikolojik kuramlardan bazıları saldırganlığın öğrenilmesinde örneklerin önemini vurgulamaktadırlar. Saldırganlık ve şiddet, duygusal yükü fazla birtakım örnekler yolu ile öğrenilir. Örneğin genç suçluların çoğu, çocukluklarını geçirdikleri aile çevrelerinde dayak veya şiddet görmüşlerdir.
Bandura'nın araştırmaları basında yayınlanan saldırgan davranış örneklerinin çocuklar üzerinde, özellikle de sorunlu çocuklar üzerinde yaptıkları etkiye dikkat çekmektedir. Saldırganlık ya taklit yoluyla, ya saldırgan içgüdülerin serbest kalmasıyla ya geçmişte oluşmuş saldırgan davranış eğilimlerinin su yüzüne çıkmasıyla ya da genel tahrik unsurunun artmasıyla oluşmaktadır.
Dinamik psikoloji açısından J. Dollard'ın bu konudaki çalışmaları önem taşımaktadır. J.Dollard'ın ana kuramı, saldırganlığın 'Bir öznenin etkilere karşı yasak tepkiler gösterme durumu' anlamında huzursuzluk karşısında gösterilen ilk ve karakteristik tepki olduğudur. Saldırganlık, huzursuzluğun tahrik gücü, tepki girişimi (interférance) derecesi ve yol açtığı tepki ile doğru orantılı olarak azalır ya da çoğalır. Başka bir deyişle, etki ne kadar güçlü olursa huzursuzluk o kadar yoğun olur ya da saldırganlık, huzursuzluğun davranış biçimlerini etkilediği oranda etkili olur. Şiddet, doğrudan doğruya huzursuzluğun kaynağına yönelir. O da yasaklanmışsa, dolaylı saldırganlıklar ya da öznenin kendi kendine karşı giriştiği saldırganlık hareketleri görülmeye başlar. Sonuç olarak saldırganlık, huzursuzluğun boşalma ve patlama şekli olarak kabul edilebilir. Şiddet ve türevlerinin psikolojisi büyük ölçüde Selye'nin gerilim ve sonuçları hakkındaki görüşlerine dayanır.
Bu savlar, deneysel yollarla kanıtlanmışlardır. Örneğin bebeklerin yoksun bırakıldıkları süt miktarı ile kızgınlık derecelerinin oranları ölçülmüştür. Buradan çıkarılabilecek yorumlar, J. Dollard ve yardımcıları tarafından, toplumsal yaşamın çeşitli yönlerini kapsayacak şekilde geliştirilmişlerdir. Eğitim olanaklarına veya ekonomik ya da cinsel olanaklara ulaşamamanın, bu olanaklardan yoksun kalmanın yarattığı huzursuzluklar günümüz toplumlarında yaşanan saldırganlıkların bir boyutunu açıklayabilmektedirler.
Klinik araştırmalar, saldırgan kişiliklerin oluşmasında etkin olan sarsıcı (travmatik) unsurları, huzursuzlukların rolünü, parçalanmış ailelerin ve aile bunalımlarının önemini, kişilik bölünmesi ve paranoya kişilik oluşma süreçlerinin yerini vurgulamaktadırlar. Bu alanda Dicks'in N
Son paragraf her şeyi açıklıyor. normal denekler bile bunları yapabildiğine göre insan bile diyemeyeceğim karaktersiz ingiliz ve amerikan askerlerinin neler yapabileceğini bir düşünün..
selamlar Eastwood , son zamanlarda forumda okuduğum en iyi yazılardan biri de bu idi.. Umarım okuyanların büyük çoğunluğu hakkını verir.. Tebrikler ve teşekkür genc dostum..
saolun cem bey
siz istediniz bende açıkladım
saygılar
- 1
- 2
İlgili olabilecek konular
-
Nikon & Canon İşkence - Eziyet Testi
25 Ağu. 2010, 00:26 paperman
10209026 Ağu. 2010, 20:29
azzylc -