Fotoğrafçılık Forumları
Fotğraf&sanat
        Bugün Boğaziçi Üniversitesinin yokuşundan çıkarken yol kenarındaki ağaçlara takılan fotoğraflar dikkatimi çekti..Okulun fotoğrafçılık klubunun yıl sonu sergisiydi belki de..Peki ama neden sergi için böyle bi yol seçmişlerdi?Az ilgi aldıklarını düşündükleri için dikkat çekmek miydi amaçları bilmiyorum ama ders yoğunluğu arasında koşturan öğrenciler için güzel bi fırsat olmuştu..Fotoğrafları incelerken kafama şu soru takıldı?? 
 
Her fotoğraf bir sanat eseri midir, değilse sanat olarak ele alınabilmesi için kriterleri ne olmalı?
       
Üyelik iptal edilmiştir.
        o zaman bu konuyu tartışmaya açıyorum..cevabını birlikte arayalım 
                                    
       
Üyelik iptal edilmiştir.
        Selamlar,  
bu konuda çok yazıldı ve çizildi aslında..Ama her fotoğrafın sanat olabilmesi için vizör ardından bakanın sanatçı olmasını gerektiriyor, bu pek mümkün gibi görünmüyor.Diğer yandan ,  ''hadi ben sanatçı olayım'' demekle sanat  yapılamayacağının da    herkes iyi kötü farkındadır.En çok sorulan takıntılı soru ise ; peki nasıl oluyor da , birileri sanatçı olabliyor da   ben sayılmıyoruma geliyor? İzafi kavramdan yola çıkılarak    sonuç daha da berbatşlaşıyor, çünkü  yok canım bende   sanat yaparım arkadaşa kadar  gidiyor.Yani aslında  durumlar zor, çok da zor olmamasına   nazaran  zor.Gerçekler  pek hoşumuza gitmiyor, gördükçe  örtmek  daha kolay geliyor.Görmeye kalksan al başına bir sürü iş,  hiç bişi yapmasan  tepeden tırnağa  sorgulaman gereken bir çok konu gerekir.Bunlar öyle  2 günde    öğrenilecek şeyler değil,zaman istiyor, uğraşmak istiyor..Zaten  bu hesaba girdiğinde   tüm düşüncelerini de epey derin bir süzgeçten geçirmen gerekir ki , bu süzgeçe  insanın kendinden başka kimsenin  yardı mı da olamıyor.Geçenler de  bir kaç dostla  çay sohbeti ederken Uçuk, kaçık, tarihte  yaşamsal  alanlar  içinde   pek de öyle  efebndi gibi yaşamamış bir çok  sanatçı bilinen  insanlardan sohbet ediyorduk.Ama genel durum böyle.. Sanat  sanatçının varlığı olmaksızın   üretilemez.Çok güzel işler çıkarmak  sanat  değil, güzel üretimler olabilir ancak.Ama nasıl  ayıracağıza geliyor  o zaman da.. Sokaktaki insan     sanatı ,  güzel üretimden   nasıl ayıracak? İşte  bu  en zor soru..Çünkü bu ayrımı yapabileni ,yapamayan  onun farkında  bile  olamıyor, çünkü o bilgiye haiz olamıyor,olmaya kalksa  yıllarını yiyecek.Meydan larus  açıklamaları ile  olacak işler değil  bunlar.Üstelik de  özellikle foroğraf gibi  deli hızda tüketilen olgu olunca konu, işler  büsbütün karmaşıklaşıyor.Ne kadar zor  bir  nokta değil mi? zaten  sanat izafiyetten sorulura da bu nedenle geliniyor hep.. Ama bu ne kadar gerçekle ilintilidir acaba?Buna inananlım mı şimdi? Asıl sorulması gereken ise  daha baba bir sorunun varlığı belirir, tam da bu sorunun ardından:acaba  birilerinin gördüğünü  ben göremiyor olabilir miyim?''Olsalıkla bu böyle olmalı yahu''yu demek insan kendine yediremiyor çoğunlukla doğrusu.Ama  diğer tarafta  Sanat ve zanaatın   ayrıştırıması 3000bin yıldan da gerilere  gidiyor, bugunkü bir  okumuş yazmış hatta iki üni bitirdiğini idda eden bir çok insan  Pitagoras'ın   binlerce yıl öncesinden kalma düşüncelerinin  yanına  bile varamadığını bu kadar modern ve kolay , her bilginin  elimiizin altında olmasına rağmen  net olarak görebiliyoruz. Ama ne kadar farkındayız bunun?Bir çok diğer konu gibi   cevapları çok  eskilerden  verilmiş, ama sanki verilmemiş gibi döne durup aynı noktaya geldiğimiz  yüzlerce konu var. SAnat'ın ise  bir özelliği daha var , o da , sanatın  dünü ile  bugunü arasında  her geçen gün daha da  ayrımlaştığı gerçeği. Gelişen, boyut değiştiren  daha da uca taşınan , içinde  düşünen insanın  sadece nitelikli değil nicelikli fikirlerinin de sunulduğu  alanın sanat olabileceği  kabullenebiliyor ancak.İşte bu nedenlerin  varlığında, her  üretilen fotoğraf ve   sanat dalları sayılan  uğraşılar  sanatsal çalışmalara giyor ama  sanat ürünü sayılamıyor.Kriterlere gelince: ilk kriter hangi kimliğin/bilincin neyi ürettiğidir.Sorgulamayan  insan  sanat üretemeze kadar varan  keskin  açılımlara varıyor. 
Devamını sanat tarihi ile ilgili birileri yazar diye düşünüyorum.. 
Ama en iyisi   özellikle fotoğraf la uğraşan kişilerin  sadece teknikle değil  felsefesine,   vakit ayırmalarıdır. inanıyorum ki  o zaman  daha güzel  bir ortama kavuşacağız.. 
Bilmiyorum   ne kadar tatmin edici bir  bir cevap oldu ama... 
 
 
 
Sevgiler.              
       
Üyelik iptal edilmiştir.
        Kişinin kendi duygu ve düşüncelerini estetik bir kaygı güderek yansıtma biçimine SANAT denir çok genel tabir ile... 
Yine kişinin tamamen kendi duygu ve düşüncesini katarak ortaya getirdiği herşeye de ESER denir... 
Yani eğer ben bugün havanın nasıl olduğuyla ilgili kendi kafamdan bir yazı yazmışsam buda bir eserdir. Ama 
sanat eseri olması için estetik bir kaygı olması gerekiyor. 
Bu doğrultuda fotograf hem sanat hem zanaattır. ikisininde birbirinden üstün değerleri yoktur... 
Sanatı kendin içinde yaparsın ama zanaat toplum için yapılır... 
Yani bir berberin kesimini yaptığı bir saçda eserdir ama sanat mıdır yoksa zanaatmıdır işte bağlantı orada... 
                                    
       
         
                                    
       
        selamlar tekrar,  
Cesminaz hanım ,  estetik kaygıyı da içerir sanat  ama estetik kaygı zanaatçıdan da  sorgulanır.Aldığınız aykakkabı , çanta,  giysi , çayal ,bıçak, vazo, buzdolabı ,araba, motorsiklet , tekne ve  etrafınızdaki her ürün  ve  üretilmiş materyalin  çoğunda estetik kaygı ve ergonomi  içerir.Sanatın  ise  fikirler, anlatımlar,düşüncelerle , ön  ve yeni görülere daveti olma zorunluluğu vardır.Bu ayrım  sanatçıyı aşırı uca taşıdığından dolayı, sorun gibi görünse de, onsuz  bir dünyanın son derece  renksiz ve yalnız olduğu ise aşikarıdr.O nedenle , hiç bir sıradan anlayışın   içinde  bulunamaz  ve görülemez sanatçı.Bu yazdıklarım  abartı gibi  gelebiklir ama, sanatçı abartılı bir biçimde topluma:   ''günaydın millet uyanın  artık''  diyebilecek  kişilik, topluma kimi zaman   büyük bir cüretkarlıkla  ''aptalsınız''  diyebilen, onun uynamasına    neden olmak çin,  bazen kendinden  nefret ettiren, bazen   alaya  alan, bazen de   onu  bir başkalarına karşı koruyandır. Bunla ilgili  yüzlerce   hem ülkemizden, hem de   dünya ölçeğinden isimler   yazabilirm size .Bu yüzlerce isim  sanki çoklarmış gibi görünse de,  aslında  6 küsür milyarlık dünyada  hiç de  çok olmadıklarını, hatta  şaşılacak kadar az  olduklarını birazcık  araştırırsa bu konu ile ilgili olanlar  görebilir.Estetik kaygıyı,   çevrenizdeki her üç kişiden en az biri hissedebilir, ergonomiyi satın aldığı sandalyeye  oturduğu an varlığını  veya yokluğunu hissedebilir.Deneysel ve benzerlikler içeren  görüler  yetebilir bunlara  ama,  sanatın  insana yansıması düşünselliğinedir.Bu düşünselliğin boyutu ve türü önem taşır, direk olarak sorgulayan beyne hizmet eder.Zaten bu nedenle bunun farkında olanlarrın bir kısmı, onun varlığının yanında yer almaya çalısırlar. Hani bazen  alakasız yerde  alakasız insanları  gördüğünüzde   duyduğunuz içinizin  kırılganlığını hissettiğiniz ana sebep olan durumdan bahsediyorum. Karşısında olmak öyle  kolay  olmadığından yanında durmakyı seçmek diyelim. 
 
Sanatçı  aşkı da anlattığında  çarpıcı ve sarsıcıdır, onun anlattığı biçemi , çoğu insan  sevgilisinde arar ama nafiledir.Herkeslerin algıladığı biçimde anlatan ise   sanatçı  sayılamıyor, çünkü bu hissi   zaten bir biçimde  sıradanlık içinde  zaten yaşıyor, yeni  bir hissin hissedilebilmesi, bu isteğin farkındalığı ile mümkündür.  Bu farkındalığa ulaşmak ise  bilmeyi, birinin bu yenilikle  karşılaştırmasına   ihtiyaç hisseder.Aşktan örnek verdim  herkes iyi kötü yaşadığı için.  Platonun  bir erkeğe duyduğu uzaktan aşkın bedeli platonik aşkın bilincine vardırmıştır insanı, sokrates uzun uzun anlatır.Asos'sun tepesinde  br kahve bir sigara  ile okursanız   bugünki anlayışla  özde olanın  arasındaki  farklılığın bağlamına   yüzünüzde  mutluca  ve hınzırca   bir  gülümseme belirir. 
Romalıların  zevk düşkünlükleri romantizmi  yaratmıştır.Ama  çoğunluklar    farkında  değilllerdir,  kullanırlar bu kelimeleri.!50 yıl kadar önce olamsı gerekir   bir yazarın   kirtabına  anlatım biçemi olarak  tarhe bugükni   anlamını  kazandırmıştır.Romantizim  aslında  hiç de  övünülecek  duygu olmaz bugünün  hak savaşında olan  insana.Bu ve benzer   göçme durumları için sanatçılara ve düşünürlere  bu dünyanın  sıradan insanlarının ihtiyacı vardır. Bu insanların ise oldukları  yer   ve yaptıkları basit anlayışın agzından çıkan sanat kelimesi olmamalıdır. 
Melih Cevdet Anday'ı  bilmeyen yoktur,  Likyayı  anlatır, ama  bu toplumun suratına  bir şamar yapıştırır öyle bir şamar ki  insan okuyunca  sarsılır da,  kendine gelemez uzun süre.  
 
DEFNE ORMANI  
Köle sahipleri ekmek kaygusu çekmedikleri   
için felsefe yapıyorlardı, çünkü  
Ekmeklerini köleler veriyordu onlara;  
Köleler ekmek kaygusu çekmedikleri için  
Felsefe yapmıyorlardı, çünkü ekmeklerini   
Köle sahipleri veriyordu onlara.  
Ve yıkıldı gitti Likya.  
Köleler felsefe kaygusu çekmedikleri  
İçin ekmek yapıyorlardı, çünkü  
Felsefelerini köle sahipleri veriyordu onlara;  
Felsefe sahipleri köle kaygusu çekmedikleri  
İçin ekmek yapmıyorlardı  
       
sayın thalassa yazınız için teşekkürler..çok aydınlatıcı..sayenizde kafamda biraz da olsa fotoğraf ve sanat ilişkisi belirlendi..daha çok yazınızı görebilmek dileğiyle
        Ara Güler der ki fotoğraf sanat değildir. 
 
Ayrıca şunu da der " beleşten sanatçı olmanın en kolay yolu fotoğraf çekmektir." 
 
Geçenlerde bir tv kanalında söyleşisini izlemiştim. Gerçekten hayran oldum kendisine. O kadar mütevazi ve hoşsohbet bir insan.                                    
       
- 1
 - 2
 
