nedimy
nedimy (üye)
Bursa / Meraklı

’arabam Benim Bacaklarım’a Destek

Arkadaşlar http://www.engelliler.biz sitesinin Düzenlemiş olduğu ´Arabam Benim Bacaklarım!´ Kampanyasına NETFOTOĞRAF Ailesi olarak da destek vermemiz gerekir...
Sakatlığı olan yurttaşlar otomobil alımı, satımı ve kullanımı konusunda çok büyük haksızlıklarla karşı karşıyalar*
Engelliler.Biz Platformu’nda** bu haksızlıklara dikkat çekmek ve varolan sorunların öneriler doğrultusunda çözüme kavuşturulmasını sağlamak için ‘Arabam Benim Bacaklarım!’ ismiyle bir kampanya başlatıldı. Amaç, ilgili kurumlara binlerce elektronik dilekçe yollamak ve ilgililerin bir an önce gerekli düzenlemeleri yapmasını sağlamak.

Siz de bu çabamıza destek vermek istiyorsanız lütfen aşağıdaki linkten bilgileri doldurup ´Gönder´ butonuna tıklayın.

Kampanyaya destek verdiğinizde Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı´na sizin adınıza linkteki metin gönderilecektir

http://www.engelliler.biz/gmailer.php


şimdiden duyarlılığınız için teşekür ederim..


#nedimy' tarafından 16.09.2007 20:05:29 tarihinde düzenlendi.

Tarih: 16 Eylül 2007, 19:54 - İp: 85.***.**5.146
nedimy
nedimy (üye)
Bursa / Meraklı

Sakatlığı Olanların Ahlâkı

Bülent Küçükaslan*

Alışılagelen ahlâk öğretisidir: “Sakatlara/hastalara iyi davran, onların ‘eksik yan’larını görmezden gel”. Bu hem yardımsever/şefkatli/iyi insan olmanın gereğidir, hem de iyi insan olmazsan bir gün başına kötü şeyler gelebilir (gelmesin istiyorsan şunları yap/ma, şöyle ol/ma). Bir anlamda ‘iyi ol iyilik bul’ ve ‘kazan-kazan’ şeklinde formüle edilebilecek oyun gibi... Düşününce, ‘böyle olmak’ çok kolay geldi bana. Çünkü toplumsal ilişkilerde ‘böyle olmak’ takdir edilen, getirisi olan, bedeli olmayan eylemlerdir... Sakatlara gelince, onlar bu oyunda insanlara ‘böyle olma’nın fırsatını veren kişiler rolündeler...

Peki, bu iyi bir şey midir? Yani bir kişiyi ‘görmek’, yaşadığı sorunların ortadan kalkması için birşeyler yapmak kendinizi iyi hissetmenin, ‘belâ’lardan korunmanın kefareti midir? ‘Ödülü olmayan’, aksine ‘bedeli olan’ bir durumla karşılaştığında hiç tereddüt etmeden tavır alan bir kişi ile aynı mıdır ‘böyle olan’ biri? Ya da şöyle sorayım: Ancak birşeyler kazanmak karşılığında eylemde bulunmak ne kadar ahlâklıdır? Ve bir mükâfat alabilmenin ‘bonus getiren şeyler’i midir sakatlar?

Toplumun bu sorularla yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir sorunu görmenin, feryadı duymanın, sorumluluk hissetmenin, taraf olmanın, tavır almanın, ötekini anlamak için çaba sarf etmenin, ayağı kayan birinin elini tutmanın ‘ama’sı veya ‘ödül’ü olmamalı; yaşama/ötekine özen göstermenin bilinci ve doyumu yeterli olmalı.

Sakatlar Hâlden Anlar
Sakat olmam ekstra bir ‘özenle’ yaşamamı dayatıyor tabii ki, ama bunları sakat olduğum için değil, Agnes Heller’ın dediği gibi, “ahlakın muhafazakârlara bırakılmayacak kadar önemli olduğu”nu düşündüğüm için, muhafazakâr ahlakın bencilliğine-eksikliğine işaret etmek istediğim için yazıyorum; bir de sakatlığı olanlara ‘içerden biri’ olarak eleştiri getirmek için.

Her fırsatta ifade etmeye çalışırım: Sakatlığı olan insanların sorunu, ellerinin-ayaklarının-gözlerinin olup olmaması değil, bu farklılığı bahane eden toplumun onlara karşı (bilerek ya da bilmeyerek) ayrımcı/ötekileştirici/dışlayıcı/engelleyici tutum takınmalarıdır. Bu ayrımcılık bazen iş başvuruları için "sakat olmamak şartı” şeklinde; bazen kamu binalarına ya da halka açık yapılara erişememe şeklinde; bazen herkesin yararlanabildiği toplu ulaşım araçlarından yararlanamama şeklinde; bazen okula alınmama şeklinde; bazen kiralayacak ev bulamama şeklinde vb. olabiliyor. Yani dışlanmışlıkla/ayrımcılıkla mağdur olmaktır sakatlığı olanların esas sorunu.

Yaşar Çabuklu, Toplumsalın Sınırında Beden isimli kitabında şöyle yazmış: "Ağrı insana yaşamının kırılganlığını hatırlatır, onu kendi bedenine ve başkalarının acılarına daha duyarlı kılar, insanı kendi sınırlarıyla yüzleştirerek eğitir, etik bir duruşun da yardımıyla geride bırakıldığında, kişinin ufkunu geliştirir, onu halden anlar kılar."

Başkalarının acılarını/hislerini paylaşmak/anlamak için illa da onun gibi olmak, acı çekmek gerekmez tabii ki. Ama "acı" çekmenin ne olduğunu yaşamımızda/ bedenimizde duyumsamışsak, o zaman tüm acılara karşı hassas olmak daha bir vicdan ve ahlâk gereği gibi geliyor bana. Bir eşcinselin, kadının, siyahın, mültecinin, Alevinin, x dinine/halkına mensup birinin, varoşlara mahkum edilen işsizlerin, yoksulların, işçilerin sırf bu özelliğinden dolayı dışlanması, birşeylerden mahrum bırakılması, acı çekmesi karşısında nasıl irkilmem, nasıl tavır almam, nasıl dayanışma içinde bulunmam o insanlarla?! Böylesi bir ikiyüzlülüğü, vicdanımla/aklımla yarattığım ahlâk anlayışımla nasıl birarada düşünebilirim?!

Merhum Ulus Baker hoca dışlanan, ayrımcılığa uğrayan, acı çeken insanlarla dayanışmayı, bence bir sosyalist ahlâkına da gönderme yaparak şöyle ifade etmiş zamanında:
̶

 

Tarih: 16 Eylül 2007, 20:17 - İp: 85.***.**5.146
elalarini
elalarini (üye)
Ankara / Amatör

Nedimy bilgileri girip gönder diyorum fakat kabul etmiyor. Anlamadım gitti

 

Tarih: 16 Eylül 2007, 20:29 - İp: 88.***.**9.92
arzu_
arzu_ (üye)
Eskişehir / Meraklı

gönderdim yani galiba gönderebildim

 

Tarih: 16 Eylül 2007, 20:44 - İp: 88.***.**9.237
arzu_
arzu_ (üye)
Eskişehir / Meraklı

hayır yaa
gönderilmemiş aşagıda ismim cıkmamıs demekki gönderemedim
neden kii

 

Tarih: 16 Eylül 2007, 20:46 - İp: 88.***.**9.237
nedimy
nedimy (üye)
Bursa / Meraklı

http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?t=22817



http://www.engelliler.biz/forum/viewtopic.php?t=23824


buralardan da takip edebilirsiniz bir sorunla karşılaşırsanız buradan irtibata geçseniz iyi olur..

çünkü be düzenleyiciz olmadığımdan tam bi bilgim yok ama büyük ihtimalle gitmiştir iletiler..

be birde manuel olarak gönderdim..

 

Tarih: 16 Eylül 2007, 20:47 - İp: 85.***.**5.146
  • 1