mesutdem
mesutdem (üye)
Eskişehir / Firma

Üstüme Düşen Dijital Fotoğraf

“Soğuk Savaş Dönemi” o yıllarda doğmuş olan bizler içindi.
Yani, “teknolojinin sınırsızlığı”na inanmamız için.

Ve inandık ta.
Bu inanç için “pişmanlık” değil fakat olsa olsa “hayal kırıklığı” duyulur.

Nihayet, ömrümüzün bir kesitinde, 1990´da, Sovyet diktasının havlu atmasına da şahit olduk. Çünkü tiyatroyu daha fazla uzatmalarının anlamı yoktu.

Fakat gün geldi / 1990´dan çok sonraları / “bugün”, o yıllarda “teknolojiyi anti-human” gördüklerini söyleyip durmuş olanlar başımıza “-dijital- fotoğrafçı” kesiliverdi.
Bu başlıkta amacım bu derin meseleyi ele almaya kalkmak değil. Fakat sadece “sonuçları” itibarıyla bir hipnozu açmaya gayret etmek. Çünkü baktığımda koca bir dünyada milyonlarcasını bir hipnoz (dijital fotoğraf hipnozu) altında sürüklenir görüyorum.

Bunun inanılmaz aşağılara / derinlere giden dinamikleri var. Ve fakat acı olan şu ki, akademik / klinik psikiyatrinin bu işe el atmaya kalkmasını beklemenin de anlamı yok.

Fakat aklıma şöyle bir misal de gelmiyor değil: Bir defasında bir yabancı TV dedektiflik dizisinde denk gelmiştim. Dizinin o bölümünde huzurevinde cinayet işleniyordu. Öldürülen kişi gençten bir pazarlamacıydı. Kısa bir araştırma ardından, katilin, aynı huzurevindeki Alzheimer hastası bir kadının arkadaşı yaşlıca adamcağız olduğu anlaşılmıştı. Yaşlı adam genç pazarlamacıyı öldürmüştü. Çünkü bu kişi Alzheimer hastası yaşlı kadına sürekli olarak birşeyler satmakta idi. Bu sömürü öyle bir hale gelmişti ki, yaşlı adam artık kendisini tutamamıştı ve genç pazarlamacıyı öldürmek mecburiyetinde (!) kalmıştı.

Bendeniz, modern zavallı egoların içine düşürüldükleri “Dijital Fotoğraf Tuzağı” karşısında son birkaç yıldır artık iyice böyle düşünüyorum. Gördüğüm sosyo marazî tablo artık inanılmaz hale gelmiş durumda...
Bir psikiyatr da klinikte “sonuçlar”dan başlar, merkeze ulaşmaya gayret eder.

Biz de sonuçlardan başlamalıyız:

- Bu insanların büyük bir kısmı “Dijital Dünya”ya “Computer” ve onunla bağlantılı olarak “Dijital Data” üzerinden geçmiş değiller. Yani, “Dijital Image”i kendi kaynaklarında tanımadan doğrudan “Dijital Fotoğraf”a geçmiş olmaları zaten tipik handikabı teşkil ediyor.
Bu mevcut tablonun “en genel” sonucu.

Fakat tabloda öylesine spesifik ve net bir sonuç var ki, bu, o gövde, objektif ve diğer sayısız metayı bu ego kalabalığına acımasızca satan koca bir sömürü sisteminin çok ustaca baskıladığı son yüzey.

Bendeniz ona “fotoğrafın enformasyonu” diyorum.
Ve bu kademede, marazî egonun katı / sır yüzeyine re-organizasyon için çekici vuruyorum:

Bu insanlar, maalesef, “hiç göremeyecekleri fotoğrafları” çekiyorlar.

Ve bunun farkında bile değiller.

Çünkü, bunlara son kuruşlarına kadar o gövde ve lensleri satan azılı sistem, onların bu müthiş gerçeği görmelerine inanılmaz bir şekilde “tabu” koyuyor.

Öyle bir kamuflaj ki, asla aşılamıyor.

Koca bir dünyada, halihazırda o mega piksel fotoğrafları görüntülemek amaçlı başlı başına bir “Photography Workstation”un olmadığını asla fark edemiyorlar.

- Çektiğiniz fotoğraflara nerede bakıyorsunuz?
diye sorduğumda
- Bizim oğlanın bilgisayarında bakıyorum, o yetiyor
cevabı verenleri zaten saymıyorum bile. Onlar bu işin müzmin şizofreni, yani, “kaybedilmiş” haldeler.

Fakat o gövde ve lenslere –hele ki 3. Dünya şartlarında- o derece hafife alınamaz bütçeleri tahsis etmiş birileri dahî, “fotoğrafın enformasyonu” bakımından “gerçeğin” farkında değiller.

Hangi kademede olurlarsa olsunlar, soğuk savaş sonrasının “inekleri sağma dönemi” olarak telakki ettiğim bu kesitinde bu tipik sosyo modern maraziyet, aslında, “Fotoğrafın Enformasyonu” kademesinde çakılıp kaldığını anlayamıyor. Bu uyanışı gerçekleştiremiyor. Sebep de gayet açık: Uyanır ise, “marazî kurgu” çökmüş olacak...
......................

“Film´den fotoğraf” zamanlarında, fotoğrafın enformasyonu, “görüntünün kağıda basılması” şeklinde oluyordu. Dijital Fotoğrafta ise “baskı” anlamsız ve hatta saçmadır. Çünkü Dijital fotoğrafın enformatiği “ekran”dır.

( Ben buradan, hayatın vitrinlerine haketmeksizin çıkmış tiplerden birileri şayet, “sergi / galeri” organizatörü olmuşlar ise, onlara beleş bir fikir vereyim: Dijital Fotoğraf sergileri için gidip, işi plotter´cılığa dökmüş birilerine baskı yaptırmak yerine “4K monitörler” alsınlar ve sergi mekanlarına bunları koysunlar. Dijital fotoğraflara bakanlar da böylece viewer´larda dijital fotoğrafın enformatik raconlarından olan benim de çok önem verdiğim “monitör based zoom” –ki, bilindiği üzere, o, “zoom” değil, bambaşka bir şeydir- filan yapabilme imkanına kavuşmuş olurlar).

Dijital Fotoğraf bahsinde yüzyüze geldiğimiz herkese soruyorum:
-Monitörünüz nasıl? diye.

Cevapların çoğunluğu malûm.

Fetişizmi orta üst dslr kademelerinde yaşamakta olanların büyük bir kısmında egolarına monte ettikleri ekipmanın hakkını verebilmekten çok uzak monitörler bulunuyor.

Pekalâ o takdirde bütün bunlar ne için?

10 yıl kadar önce 4K video kameralar çıktığında da benzer bir durum geçerliydi. O kameralardan gelen data´yı işleyebilmek için gerekli elektronik kurgular dahî henüz ortaya çıkmamış iken kameralar pazara verilmişti?

Fakat dijital image aleminde genel bir kural olarak, belli bir görüntü matriksinde maksimum kalite için daha yüksek yoğunluklarda görüntü daima daha iyi sonuçlar verir. Yani, bir 4K kameradan gelen data, tipik HD kademesine indirgendiğinde bundan elde edilecek sonuçlar en yüksek standartlarda bir HD kamera ile dahî elde edilemez. Bu bakımdan, 4K kamera faslı enazından bu şekilde kullanılmış olundu.

Ve 4K monitörler dahî şu son bir-iki yılda yaygınlaşabildiler ( bizim cennet mekân diyarda ise onlar yaygınlaşamadan 8K´ya geçilmiş olacak...).

Fakat fotoğrafta böyle bir opsiyon da anlamsız.
.......................

Yazıyı çok uzatmadan konuya daha net geçmeliyim:
Bugünün Dijital Fotoğraf Sosyalitesi ( ki, ben ona o taviz vermez topoloji ve network´unden dolayı genellikle “Dijital Fotoğraf Sosyalizmi” diyorum), halihazır ellerindeki fotoğraf setlerinden gelen fotoğrafik data´yı onlara –olması gereken- standartlarda “görüntüleyebilecek” bir kurgunun bulunmadığını anlayamıyor (bunun yerine, bendenizi forumdan attırmakla kendilerini tatmin etmeyi tercih edebiliyorlar).

Anlayamıyorlar, çünkü dijital fotoğraf makinası pazarı denilen sömürü network´ü tamamen bu net gerçeğin anlaşılamaması üzerine kurulu.

Daha da net ifadesiyle, şayet web´te “Photography Workstation” diye bir arama yapılır ise, ortaya serilecek sonuçların “Personal Computer” maddelerinden ibaret olduğu görülecektir.

Ve fakat bunlar universal / fotoğraf´a göre temelden tasarlanmış ve bina edilmiş elektronikler değiller. Bir PC´nin mikro işlemcisi, ana kartı, hafızası ve nihayet en kritik bileşenler olarak ekran kartı ve monitörler...

Hayır.

Bunların hiçbiri “fotoğrafı görmek için” değiller...
O nice mega mega pikseller, ISO´lar, lensler vs için sosyalitelerinde tokuşturma yapan sayısız ego...

Farkında bile değiller.
......................

Tipik bir 6x4bin piksel dslr ile –geometrik bakımdan- uyumlu denebilecek olup, şimdilerde prototip aşamasında bir 8K monitör olsa ve data onda görüntülense neler görünecek?

Kanaatim o ki, “çok ilkel bir gerçeklik” görülecek.

O çok böbürlenilen karede detayların nasıl da tahammül edilemez bir şekilde sırıttığı anlaşılacaktır.

Niçin?

Çünkü, bahis konusu 24Mp fotoğraflarına önlerindeki “sıradan” ve “fotoğrafik amaçlı olmayan” monitörleri ile “bakan” dijital fotoğraf egoları, aslında fotoğraflarını değil, bir PC´nin dijital image´ı kendi yorumlama tarzlarına tabi olmuş oluyorlar.

Çok klasik ifadesiyle, bakıyorlar fakat göremiyorlar.

Dslr pazarı bu durumdan sonuna kadar istifade ediyor.

Görebildiğim kadarıyla, bunların çoğu, bakmaya dahî tenezzül etmiyor. ( Mevcut Dijital fotoğraf egosu ahalisinin enaz yarısının bu kategoride olduğu kanaatindeyim).

O data bir de monitörlerine göre indirgendiğinden, sonuç, aslında bambaşkadır...

Meselâ, pekçok dijital fotoğraf egosu, “rendering” lafını –belki de hiç- duymamıştır.

Halbuki, 24 Mp bir görüntünün nihaî halinde çok sıkı bir “image rendering”e tabi olması gerekiyor vs.

Dijital fotoğraf Egolarının tamamına yakın bir kısmı “image algebra” diye bir lafı hiç duymamıştır.

Böyle olunca, bir “Photography Workstation”un sahip olması gereken universal görüntüleme karakteristiklerini tasavvur edemezler...

Halihazır kimi kurgular o ağır nihaî rendering yükünü sırtlanabilse bile, ortada “fotoğrafa göre düşünen bir programcı kadrosu” varlığını tasavvur edemiyorum.

Dijital Fotoğraf Egolarının inanılmaz çoğunluk bir kısmı ise, hâlâ, fotoğrafın makinadan çıkma halini kastederek “fotoğrafın tabi hali” diye birşeyleri geveleyebiliyorlar. Yani, onlara, işin tabiatını –ellerindeki marka fetişlerine göre- bir “programcı” ekibinin tesbit ettiğini anlatabilmek dahî mümkün değil...

Halbuki, “görüntüleme programcıları”nın, öyle, “günlük sulandıklarında yetişmeleri kaçınılmaz olan bitkiler” gibi olmadıklarını anlatabilmek ne kadar zor.

1945 sonrası dünyası, adına “ülke” denen sağımlık / damızlık çiftliklerinde imal ettirdiği egolarına insan hakkındaki ana kavramı unututturdu. O kavram “maestro” kavramıdır.

Programcı “maestro” değilse, aşağıdaki egolar da daha bir “sağımlık” olmuş oluyorlar...

Şu halde, bu, mevcut psikiyatrinin de hali hazırda farkında olmadığı bir “maraziyet” değildir de nedir?
1945 dünyasının ana vasfı açık: Maraziyetin büyük bir kısmının cehaletten ibaret olduğunu kolayca kamufle edebiliyor....

“Kolay” ana kelimelerden.

Deklanşöre basıldığında bir görüntünün nasılsa çıkması bu kadar “kolay” olmasaydı dünyanın milyonlarca egosu bu işlere atlar mıydı?

Fakat tezgâh, zor olanın “maestro” değil, “o kadar parayı yanyana getirmek” olarak takdim ediyor.
Ve o body / lens yığınlarına sahip olanlar, bu şekilde, “zor´un üstesinden gelmiş olduklarına” inanç halinde mezara doğru yollarına devam ediyorlar...
........................

Birkaç yerde, “1945 sonrası dünyası”nda walkman / fotoğraf işlerinin, USA´nın o zamanlar için Pasifikteki kalesi durumunda olan Japonlara “arpalık” olarak tahsis edildiğini yazmıştım (fakat dikkat edilirse cep tel işini bırakmadılar. “Yarım Elma fetişizmi”nin merkezi USA´dır. Yatağı / döşeği kapan mağazanın önünde geceden kuyruğa girer).

Çin network´e dahil edileli nerede ise 20 yıl kadar oluyor.

Fakat dslr işleri hâlâ Japonların elinde...
.......................

Nihayette bendenizin de ekran kartı sıradan bir gtx ve monitörü de sıradan 16:10 bir HD monitör.

Pekalâ o takdirde benim için farklı olan nedir?

Ben “farkında / uyanık halde olmaya gayret eden biri”yim.
Elime bir Canikon almış olsam onun cennetten düşme olmadığını bileceğim.

Korkarım ki, yarın öbür gün birileri cennete girmeyi başarır ise bu dahî “sonradan görmüşlük”ten öteye geçemeyecek...

Fark ise, o, sadece bu...

Not 1: Çarpıtılmış Türkçede “vazife” yerine “üstüne düşen görev” diye saçma bir laf var. Fakat ben bir vazife olarak bir defaya mahsus da olsa bu yazıyı yazmış oldum. TR Web´te baktığımda bu yazı için en uygun forum olarak da burayı tercih ettim.

Not 2: “Dijital fotoğraf egoları” bu yazıyı –sonuna kadar- okumaya tenezzül buyurduklarında “gerçeğe gözlerini açmayı” kabullenmeyebilirler. Fakat adım gibi eminim ki, bu yazı, bu ülkenin üniversite müsveddelerine “hocanın gözdesi (!)” olarak kapağı atmış olup, kürklerini kalınlaştırıp parlatmak amacıyla “vitrinlik dolgu malzemesi” arayışında birilerine cazip gelebilir (copy / paste bakımından). Fakat onlar hiçten maestro değiller. “Hırsızlık” adam olmaya yetseydi “bu 3. Dünya çiftliğine” “ülke” demekten imtina etmezdim...

Mesut Demirhan
Eskişehir - 2014

Tarih: 7 Şubat 2015, 23:59 - İp: 78.***.**6.216
paperman
paperman (üye)
Yurtdışı / Amatör

Uzmanliginiz oldugu bir konuda, hakli olsaniz bile kendinizin her seyi bilip de, kalan herkesin buyuk bir yanilgi ve kandirmaca icinde oldugunu varsaymaniz dogru degil. 41 Mp cep telefonu ile sadece megapixeli yuksek diye DSLRlerden daha iyi fotograf cekildigini sananlar ile gercek fotografcilari birbirine karistiriyorsunuz.

2 paragraf ile kisaca, cektiginiz 14 bit/24 Mp fotografin hakkini PC ekrani veremez demek varken, bunu dunya capinda bir komplo olarak niteleyip, neredeyse sizin disinizda herkesin bu buyuk kandirmacaya kurban oldugunu varsaymissiniz. Bunu yaparken de uzandiginiz alakasiz konular, tercih ettiginiz ve anlasilmasi guc son derece agdali / yanlis kullanilan yabanci ( ve Turkce ) kelimeler ile dolu lisan , ilgisiz ornekler, vermeye cabaladiginiz kismen dogru bilgiden okuyani iyice uzaklastiriyor.

Insanlara, tamamini kullanamayacagi / gerekli olmayan teknolojilerin satilmasi da sadece Dijital Fotografciliga has bir sey degil biliyorsunuz; kapitalizmin kurali insanlara gerek duymadigi ozelliklerde bir seylerin pazarlanmasi degil mi neredeyse .?

Fotografciliga, bir bilgisayar/dijital goruntuleme uzmani gibi dar ve sig acidan bakacaginiza, bir de fotograf tutkunu veya profesyoneli gozuyle bakmanizi tavsiye ederim. En basitinden, bir kus/yabani hayat veya spor fotografcisinin , ekraninda tamamini hakkiyla bir anda goremeyecegini bildigi halde neden 24/36Mp ve fazlasi cozunurluge ihtiyac duyabilecegini, bir anlamaya calisin.

Su an yazdiklariniz, PC basinda butun gun cizimlerle/grafiklerle ugrasan birinin, " bu fotografcilar da bu isten bir bok anlamiyorlar ; dijital bizden sorulur " demesinden farksiz.

Yazinizin, birileri tarafindan universitelerde copy/paste yapilacak, calinmaya ihtiyac duyulacak kadar degerli tespitlerle dolu oldugunu sanmaniz da ayri bir yanilgi ...

 

Tarih: 9 Şubat 2015, 20:22 - İp: 154.***.**8.120
mesutdem
mesutdem (üye)
Eskişehir / Firma

Paperman,

Yazmış olduğunuz cevap "izahat" değil, "tepki".

Ben, "Image"ın (ve tabiatıyla Computer´un) mazisine vakıf bir insanın bu işlere "böyle" bakamayacağını ileri sürmeye devam edeceğim.

Hakikati "anlam ve çözüm bakımından" ortaya sermek için gayret göstermek yerine "çalıya ...şeyip geçmek" amatörlerin tarzıdır.

( Kimi yerlerde niçin bilgisayar değil de "computer" kelimesini tercih ettiğimi yazıyorum: Adına "ebeveyn modu" dediğim bir tutum var: Amatörler, "amcası bizim oğlanın da bilgisayarı var o da yapıyo öyle şeyler" derler )

Size hiddetlenmiyorum. Fakat "image" dediğimde bundan bir matbaa / ajans amelesinden ziyade, meselâ, daima çok daha yüklü raster data´lar ve bilhassa da uydu görüntüleri ile cebelleşen ve "Dijital Coğrafya Uzmanlığı" dediğim bir mefhumu anlamış olsaydınız.

Emin olduğum diğer bir husus da, -bu ülkedeki- üniversite müsveddeleri ve oralardaki hırsızları sizden çok daha iyi tanıyor olduğum.

 

Tarih: 9 Şubat 2015, 22:34 - İp: 78.***.**8.104
zafercankiri
zafercankiri (üye)
Balıkesir / Amatör

Mesut Bey, yazınızı sabırla okumaya çalıştım ama sonlara doğru iyice koptum. Ya konuya çok hakim değilsiniz ya da ciddi bir ifade probleminiz var. Yazı fikir uçuşmaları tarzında kaleme alınmış sanki.
Ya da anlatacak çok şeyiniz var ancak bunları derleyip toparlayıp anlatacak bir yeteneğiniz yok. Belki de çok daha basit bir nedeni var: Birbiriyle ilgisiz konuları bir yazının içinde anlatmaya çalışmak ve aralarındaki bağlantıyı açıklayamamak.

 

Tarih: 13 Şubat 2015, 23:33 - İp: 88.***.**7.69
mesutdem
mesutdem (üye)
Eskişehir / Firma

1- Bu yazı "levels / curves" yazısı değil,
2- Fikirler uçmaz, ülkeler uçar (biz şu anda "uçmuş" ve de üstelik tiyatro oynamak suretiyle, uçukluğunu örtbas peşinde olan bir 3. Dünya ülkesindeyiz - 1988´den beri haddimiz olmayarak "psikiyatri" de okumuşuzdur, "fikir uçuşması"nın ne demek olduğu hakkında az buçuk kanaatimiz vardır ),
3- 12 Eylülden bu yana 35 yıl geçti. Dilin bu derece "uçurularak" yerin dibine itelendiği "çöküş" şartlarında yazdığım için yazılarımın kimlerin bilincinde nasıl anlamlanacağını da gayet iyi bilirim.
4- Alınıp "saldırmakta" kararlı olanlar dahî, -meselâ- 24Mp bir görüntünün (cep telden değil, ortalama bir dslr´den gelen) ancak 8K bir monitörde (ki, prototip kademesindedir) "kuşatılıp" "imaj" bakımından anlamlı olabileceği (data / enformatik uyumu) hususunu bir defa daha "anlamaya" -lütfen- gayret etsinler.

#mesutDEM' tarafından 15.02.2015 03:10:09 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 15 Şubat 2015, 03:08 - İp: 78.***.**2.208
mesutdem
mesutdem (üye)
Eskişehir / Firma

Son cevabı yazmış Zafer Bey´in yazısı ardından, dün gece, geride kalmış (yani, alenen şahit olduğumuz) bir 35 yılı gözlerimin önünden şöyle bir geçirdim ( "fotoğraf sanatçılığı" olmasa bile fotoğrafa 1979´da ve doğrudan renkli fotoğraftan başlamış olmak...).

Bu ülkede son 10 yılda forumlara katılıp "temel" meseleleri ifade etmek gayretimde, "anlamak" yerine "tepki"den ibaret cevaplar almaya alıştım alışmasına fakat bunun böyle olmasından hakikaten hüzün duyuyorum.

- "Büyük Mesele" başlıklarını bir ana fikir kurgusu, yani, şimdilerde adına "paradigma" dedikleri bütün içinden ifade etmek kaçınılmazdır.

12 Eylül öncesinde veya sonrasında "sosyo / materyalist defans veya saldırı" yine esastı. Ve gerek bu 3. dünya çiftliğini yöneten etnik aristokrasi (!), gerekse, aşağıda bundan arpalandığı halde ya bunun farkında olmayan, ya da işine öyle gelen bir prolater kitlesi -elbirliği halinde- idealist insana saldırırdı...

Elbette, şimdilerde "dijital fotoğraf populizmi"ni teşkil eden kitle benim bu "toparlama / bütünleştirme" gayretimi anlayamayabilir. Fakat şimdilerde ortalarda gezinen "f/1,8 85mm hacım, bi alamadım gitti, kahroluyorum" gibisinden deyişlerin çok gelişmiş bir hali olan laf var ya:

"Paradigmanın çöküşü"

diyorlar.

Yani, bir çökmüş olsa(k), "mahalle ahalisi" büyük bir sevinç duyacak.

Fakat hayır.

Çünkü gerçek apaçık ortada: Dijital Fotoğraf ahalisinin inanılmaz büyük bir kısmı "hiç göremeyecekleri" fotoğrafları çekiyorlar ve bunun farkında değiller...

Hadi bütünden detaya doğru bir açılma daha yapmayı göze alayım ve şöyle bir misal vereyim: Oyun konsolları...

PC´ler varken oyun konsolları niçin yapıldılar?

Yapılmayı hakettikleri için.

Aynı durum şu an aynen "dijital fotoğraf" için de geçerli:

-Dijital- Fotoğrafı görüntülemek için -tamamen bu amaçla tasarlanıp gerçekleştirilmiş- özel kurgular gerekiyor. Fakat, bu -bütün teknolojik duvarların varlığı kadar- hali hazırda fotoğraf makinası + objektif tröstlerinin işine gelmediğinden- mümkün olamıyor. Bunun yerine, mevcutlar ile yetinmeye mecbur edilme durumu var.

( Öyle ki, ülkede "kutsal efsane" babında "medium / large photography" bahsine dem vurarak, "madem öyle, pekalâ o adamlar 60Mp fotoğrafları niçin çekiyorlar?" gibisinden sesleri de duyar gibi oluyorum. Cevap çok açık: monitörde açıp bakmak için değil, "bastırmak için" çekiyorlar. Monitörde baktıklarında, kuşkusuz, "toplam görüntü kalitesi" bakımından çok daha "üst" sonuçlar tezahür ediyor olsa da, aslında onlar da aynen "ekrana tabi olmaktalar". Yani, "ekran ve onu besleyen elektroniklerin verebildiği kadarı"na)...

Sonuçta, ortada bir tane "konu" değil, pekçok "husus (!)" var.

Bu konularda mevcut durumu körü körüne savunmaya girişip üzerimde mahalle baskısı (!) kurmaya kalkmak yerine, açık bir şekilde izah edebilen birileri varsa yazsınlar. Ben feyz almaya hazırım.

-meselâ- elini öpebileceğim düzeyde CG (Computer Graphics) Uzmanı simalar bu ülkenin stadyum kalabalıkları karşısında burayı terk etmeye mecbur kaldılar. Teslim etmek mecburiyetinde kaldıkları husus -böyle bir ülkede- "aklı başında insan"ın stadyuma asla gitmeyeceğidir...

 

Tarih: 15 Şubat 2015, 15:30 - İp: 78.***.**1.39
paperman
paperman (üye)
Yurtdışı / Amatör

Sondan bir onceki cevabinizda anlayabildigim tek maddeye - ki o da benim aslinda oncesinde size sordugum soru - cevap vereyim. Belki saplanip kaldiginiz konudan kurtulmanizda yarari olur ...

Bu asagidaki diyelim 24 Mp'lik fotografi ( 6000 x 4000 ), bir alttaki fotograf seklinde kropladiginizda kac megapixel olur ?

Bunu gormek icin nasil bir ekran gerekir ?

Cevaplar, az sonra .........





Ya bu durumda ne olur ?





Fotograflar, "crop"un ne oldugunu ogreten fotograf sitelerinden - benim kendi kroplamam degil - belirteyim . Abartma degil, kus/yabani hayat/spor fotografciliginda pixellerin cogu cope gider.

1. krop 2000x1300 gibi olur eger fotograf 24 Mp ise ( ki degil ) - biraz gelismis ekranlar gosterir. 16 Mp ise , 1500x1000 ebatlarina, herkesin sahip oldugu PC ekrani kapasitesine iner.

Bu arada 4k ekranlarin $399'a satildigini ekleyeyim.

2.'yi hesaplamayalim bile isterseniz

Dijital Fotoğraf ahalisinin inanılmaz büyük bir kısmı "hiç göremeyecekleri" fotoğrafları çekiyorlar ve bunun farkında değiller...

Yani azizim, biz goruyoruz o fotograflari ; ne kadarini gorup, ne kadarini goremedigimizin de gayet iyi farkindayiz ( hepimizin kullandigi programlarda 1:1 gosteren dugme var ) ... Gorulemedigine inanmak isteyen, takilip kalan, bizi "cahil/ embesil" sinifina sokan sizsiniz ( utanmasaniz " hepiniz salaksiniz , bir ben akilliyim diyeceksiniz " )

O Mpler baski yapanlara, profesyonellere, reklamcilara vs ihtiyac, biz cogu fotografciya da extra kapasite - gerektiginde kullanilabilsin diye ...

Su muhtemelen cok iyi bildiginiz fakat cok dar "grafiker" bakis acinizdan kurtulun - fotografci pratikte ne yapar, nasil calisir - ona bakin biraz ...

Ingilizce'de "eksper" kelimesinin guzel bir tarifi var. Turkce'ye en yakin cevirisi :

"Gitgide daha "az" konuda, daha fazla bilen kisi" ...










#Paperman' tarafından 15.02.2015 20:41:24 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 15 Şubat 2015, 18:36 - İp: 154.***.**8.120
sfkbay
sfkbay (üye)
Ankara / Amatör

Mesut Bey,yazılarınızı okudum bir şey anlamadığımı belirtmek isterim.Lütfen anlayabileceğimiz tarzda kısa özetlermisiniz.

 

Tarih: 15 Şubat 2015, 21:08 - İp: 91.***.**4.100
mesutdem
mesutdem (üye)
Eskişehir / Firma

On yıldan fazla zamandır tecrübe ettiğim husus, benim forum yazılarıma cevapların, “anlayan” insanlardan değil, anlayamayanlar ve hatta maalesef, “anlamazdan gelenler”den geldiğidir.

Buna eskiden “tecaül-i arif sanatı” denirmiş. Ben ona özel olarak formatlanmış bu ülkenin şartları içinde bir tuhaf “anlamazdan gelme zanaati” diyorum.

Şu halde, eklediğiniz görüntülerden yola çıkarak getirdiğiniz tuhaf defans, çok net olarak, kaynak data, masaüstü / ekran detaylılığı ve baskı detaylılığı gibi temel imaj değerleri arasındaki farkı “bilmiyor” olduğunuzu anlatıyor.

Bilhassa “Detaylılık” diyorum, çünkü “çözünürlük” lafı, bu diyara aniden mal satma peşine düşmüş birilerinin “tercüme” zafiyetlerinin sonucu bir başka saçma uydurmadır. Şayet, bendeniz gibi, 80´lerde terminoloji okumak mecburiyetinde kalmış olsaydınız, buna “detay kaydetme kabiliyeti” denildiğini öğrenmiş olacaktınız...

Buraya / bu ekrana (veya kendi ekranınıza) hangi görüntüyü aktarır iseniz aktarın, o görüntü “ekran kantite ve kaliteniz kadar” olur.

Nitekim aktardığınız ilk görüntüde bilgisayarınızın yaptığı iş, 24Mp görüntünüzü bu detaylılığa göre “render” etmekten ibarettir... ( browser´daki görüntüye sağ tuşla tıkladığınızda açılan özellikle çerçevesinde görülen tipik detaylılık değerleri)

Alttaki görüntüleriniz ise siz amatörlerin "croplama” dediği ve aktüel pixel şartlarına irca edilmiş hallerdir.

Pekalâ, bu makaslama işi nereden çıkıyor? (yani bir terzilik işi niçin gerekiyor? )

Halbuki, görüntünüzü kuşatabilen ve ekran büyüklüğü, -bakış mesafesinden- “insanın radyan cinsinden görüş detaylılığına göre” tasarlanıp karar alınmış bir ekranınız olsaydı, terziliğe (!) ihtiyaç duymayacaktınız...

Pekalâ, kuş fotoğrafını 300mm teleobjektif ile görüntülemek mecburiyetinde kaldığından terzilik yapan amatörleri anlıyorum da, ya ense kalın cinsinden bir amatör 500mm tele ile çektiği fotoğrafları ne yapacak?

İki şansı var:

- Büyütme kademeleri (ki, biz ona “LOD / Level of Detail” deriz) içinde aktüel pixel yaptıklarında (ki, onlar %100 derler, keşke 1:1 demiş olsalardı) yaptıklarında “kuşun gözü” ile yetinmeye mecburdurlar.

ya da

- Görüntüyü o küçük hallerine "extrapolate" etmek... Yani görüntülerini "24Mp görememeye" tevekkül etmiş olmak...

GÖRÜNTÜNÜZÜ RENDER EDEN ELEKTRONİKLERİNİZ VE BUNLARI SİZE GÖRÜNTÜLEYEN MONİTÖRÜNÜZ NE İSE, GÖRÜNTÜNÜZ DE ANCAK O KADARDIR.

Yani, zincire (!) bunları dahil etmez iseniz, fetiş body ve lensleriniz size mental tatminler sunmaya devam eder.
.................

Amatörler, görüntülerinin viewport´larındaki bütün “rendering” kademelerinde saf bir itimat halindedirler.

Halbuki herşeyin daha iyi olması için onca paraları body / lens maddelerine yatırırlar.

Kimi amatörler daha ileri gidip test sitelerinde lenslerin “color rendition” karakteristiklerine kadar varırlar.

Fakat -sizin gibi- amatörler, o paraları bir body veya lense tık diye bayılırken, 400 $´lık bir monitörün (öyle dediğiniz için bu rakamı verdim), meselâ, “LabColor renk modelinin ne kadarını karşılayabildiğini” zerre kadar umursamaz ( Çoğu da, zaten böyle bir terim ve bu terimin ardındaki alemi hiç duymamıştır...).

Bu sebeplerle –naçizane- “photography editing” dersi verdiğim az sayıdaki öğrencilerime (buna “Fotoşop dersi” demeye getirenler, bizzat kendileri “fotoğraf”a yazık etmiş olurlar), herşeyden önce, “alabilecekleri en iyi monitörü almalarını” tavsiye ediyorum.

Herşey ancak bundan sonra gelmelidir...

Ki, bu husus, yukarıda ifade etmeye çalıştığım genel meselenin sadece bir parçasıdır...

"Yazıyı" anlayabilmiş olsaydınız, “ana konu”nun bu detaylar değil, sizler tarafından teşkil edilen “dijital fotoğraf ahalisi”nin fetişizan yanının ne kadar da ağır bastığı olduğunu anlayacaktınız.

Fakat siz bu kadarını dahî anlayabilmiş değilsiniz.

Ana konu şu: Temelden “Düşük Çözünürlüklü ( )” kalan “amatörlük”ün, yüksek çözünürlüklü fotoğraf matrix´leri ile örtbas edilebilme imkânı yok...
......................

Yani, hakikaten beni neler anlatmaya (beleş derse) mecbur etmektesiniz.

Meselâ, siz bir amatör olarak, “pyramid layer” diye bir mefhum hiç duydunuz mu acaba?

Photoshop veya diğer bir editör / viewer´da pyramid layer nedir?

Bilir misiniz ki, 1997´de Photoshop 4´te bu iş yoktu (bunu da inşallah CS4 ile karıştırmazsınız ).

Halbuki Bir Alman programı vardı. Adı “Eclipse” idi. Programcısı ile geçen yıllarda facebook arkadaşı olduk. 1997´de "Pyramid Layer" işi o programda vardı (!). Fakat siz amatörler sayesinde "bir fotoğrafı viewport´unda ne derece render ettiği belirsiz olan" Photoshop kazandı.
.....................

Lütfen bu işi sidik yarışına getirmeyelim.

Zaten beni bu detaylara sürükleyerek ana konudan da uzaklaştırmış oluyorsunuz.

Anakonu neydi?: “Amatör egoların dijital fotoğraf sosyalizmi” idi.




#mesutDEM' tarafından 15.02.2015 21:27:46 tarihinde düzenlendi.


#mesutDEM' tarafından 15.02.2015 21:45:46 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 15 Şubat 2015, 21:25 - İp: 78.***.**1.39
mete007
mete007 (üye)
Kocaeli / Doğa Fotoğrafçısı


mesut bey, yazınızın ilk bölümünü yarıya kadar okumak durumunda kaldım.. emin olun geçtiğimiz on yıldaki durumlardan benim kadar mağdur olmuş değilsiniz. 2008 yılında işyerimi kapadım, değişik sektörlerde, kimi zaman maraba, zaman zaman ıvır zıvır işler sorumlusu oldum. fotoğraf makinemi yeniledim, fotoğrafçıyken hayal edemeyeceğim arabayı aldım, en önemlisi; daha iyi bir fotoğraf izleyicisi oldum.. Size nasihat etmek haddim değil.. ama önerim: iyi bir fotoğrafçının yapması gerektiği gibi; daha geniş açılarla, daha farklı açılarla olaylara ve/veya kişilere bakmaya çalışın, daha rahat davranışlarla etrafınızdakilere yakınlaşın...

 

Tarih: 1 Mart 2015, 22:42 - İp: 85.***.**0.59
  • 1