eskidost
eskidost (üye)
İstanbul / Reklam Fotoğrafçısı

Jpeg'mi Raw'mı

ewet sorum belli Jpeg'mi Raw'mı hangisi sizin için daha iyi yada hangisini neden kullanıyorsunuz artıları nedir ?

Tarih: 18 Haziran 2008, 12:04 - İp: 85.***.**4.91
makara
makara (üye)
İstanbul / Özel Gün Fotoğrafçısı

http://www.youtube.com/watch?v=0Fzegcu_6RI

beni doyuran bir cevap oldu

 

Tarih: 21 Haziran 2008, 00:01 - İp: 78.***.**3.175
makara
makara (üye)
İstanbul / Özel Gün Fotoğrafçısı

youtuba giremeyen arkadaşlar için yardımcı program ayarladım
bunu rardan çıkartın. çıkan o şeye iki kez tıklayın çince yada japonca explorer üzerinden google sayfası açılacak.
onun adres kısmına girdiğiniz her yasaklı siteyi açar
ama aramızda kalsın

tıkınız

 

Tarih: 21 Haziran 2008, 11:34 - İp: 78.***.**7.7
gaijin
gaijin (Objektif)
İstanbul / Meraklı

youtube neden bukadar onemli???
yani girmsek ne oluyor? olmazsa olmaz bir sitemiki???
sadece merak,satasma degil...

 

Tarih: 22 Haziran 2008, 14:38 - İp: 78.***.**6.226
makara
makara (üye)
İstanbul / Özel Gün Fotoğrafçısı

burası gibi paylaşım sitesi
burasıda hayati öneme sahip değil ama giriyoz
onun gibi bişe

 

Tarih: 22 Haziran 2008, 15:51 - İp: 78.***.**4.228
ghost1
ghost1 (üye)
Hakkari / Stüdyo Fotoğrafçısı

jpeg te daha güzel kalitede fotoğraflar oluyo jpeg'i tavsiye ederim

 

Tarih: 16 Temmuz 2008, 08:41 - İp: 85.***.**2.227
feyziuslu
feyziuslu (üye)
Manisa / Amatör

Raw mı? Jpeg mi? Bu sorulara bir amatör olarak kendi açımdan bir karar vermek için birçok yazı okudum.Sonuçta Raw'da karar kıldım.Hatta dosyalar çok yer kapladığı için makinem D90 a 32GB hafıza kartı da aldım,ancak şu linkteki yazı kafamı karmakarışık yaptı.(http://blog.cibutin.com/cem-tr/?p=170) Konuya vakıf kardeşlerimin yorumlarını bekliyorum.Şimdiden teşekkürler.


#feyziuslu' tarafından 25.04.2013 13:23:53 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 21 Nisan 2013, 13:56 - İp: 88.***.**2.74
feyziuslu
feyziuslu (üye)
Manisa / Amatör

Cevap yok.Verdiğim linkteki yazı şöyle;
(HAM (RAW) RESİM EFSANELERİ!
Sayısal fotoğraf makinaları CCD (veya CMOS) ile yakaladıkları görüntüyü sayılara çevirir ve RAW (işlenmemiş, ham) denilen bir dosyaya yazarlar. Bu dosyadaki bilgi bildiğimiz anlamda renkli resim değildir, her algılayıcı noktanın üstüne düşen ışık miktarının sayısal değeridir kaydedilen, renk bilgisi içermez. Renkli resime dönüştürmek için oldukça karmaşık hesaplama ve tahminlerin yapılması gereklidir. Ham dosya kameradaki minik bir işlemci sayesinde akabinde işlenerek genellikle JPEG denilen sıkıştırılmış renkli görüntü dosyasına çevrilir. Amatör bas-çek tipi sayısal makinalarda bu işlem basitçe yapılır ve ham resim çevrimden sonra bellekte tutulmaz silinir. Daha ileri düzeyde ve pahalı kameralarda bu çevirim daha özenle yapılmakta, bu işlenmemiş dosyanın silinmeyip tutulması da sağlanabilmekte. RAW dosyayı saklamanın amacı, bu ham veriyi kaynak (orjinal) olarak saklamak ve istendiğinde renkli resme çevirme işleminin bilgisayarda ek yazılımlar aracılığı ile ve farklı hesap ve tahmin parametreleri uygulanarak deneme-yanılma tarzında yaptırılmak istenmesiyle ilgilidir.

Sayısal fotoğrafa ilk adım atan profesyonel fotoğrafçılar RAW’ı işlemeyi de keşfetmişler, özellikle çok eski dijital kameralarda ne kadar da farklı ve iyi sonuçlar alabildiklerini görerek, RAW hastası olmuşlardı. Eski DSLR’larda Jpeg’ler o derece amatör ve acınacak durumdaydı ki, uzman fotoğrafçıların RAW’dan kendileri JPG imal etmekten başka seçenekleri de yoktu. Sonradan sayıları cığ gibi artarak sayısal fotoğrafçılığa geçenler de bu ustaları dinlemek, feyz almak, tecrübelerine kulak asmak durumundaydı. Bu durum genellikle ortodoksluk diye adlandırılır. Yani teknoloji gelişse de, şartlar değişse de, eski alışkanlık ve eski bilgilere bağlı kalmak. RAW bir ilk aşk, onu yaşatma ihtiyacı… Evet, bazı uzman ve meraklı sayısal fotoğrafçılar bu RAW ile bir aşk yaşamaktalar. RAW’a laf söyletmezler. RAW bir mantra. Bir totem. RAW kullanmayı ‘profesyonellikle’ eş tutuyorlar. Genellikle RAW’ı

•Eski fotoğrafçılıktaki negatif filmin eş değeri kabul ediyorlar.
•Daha çok detay taşıdığını sanıyorlar.
•Daha geniş dinamik aralığı (ton genişliği) olduğunu sanıyorlar.
•Resmi düzeltmek için (beyaz dengesi vb) şart sanıyorlar.
•PC’de Jpeg’e çevirmek daha iyi diyenleri de var.
Bu iddialardan bazıları geçmişte doğruydu. Örneğin Jpeg çevirimin PC bilgisayarda yapılmasının daha iyi netice verdiği gibi… Eskiden, çok değil 3-5 yıl öncelesinde, fotoğraf kameralarında kullanılan özel tasarım mikro işlemcilerin gücü ve hızı çok düşüktü. Jpeg çevirim algoritmaları ise olgunlaşmamıştı. Kısaca, kameranın yeterince kısa bir sürede Jpeg oluşturması çok şahane bir sonuç vermiyordu. Özellikle renklerde beyaz-dengesi (white-ballance) konusu sayısal fotoğrafçıların kabusu idi. Bu yüzden RAW ara dosyayı alıp ben kendim daha doğru veya isabetli çevirimler yapabilirim düşüncesi kesinlikle doğru bir tecrübeyi dile getiriyordu. Halbuki, günümüz kameralarında durum çok değişti. Çoğu DSLR artık PC bilgisayar kadar iyi ve kaliteli çevirim yapabiliyor. Jpeg çevirme algoritmaarı da olgunlaştı ve beyaz dengesi gibi kabuslar artık geride kaldı.

Diğer bir görüş, resmi düzeltmek (renk, kontrast, beyaz ayarları vb) için Raw formatın şart olduğunu düşünenlerdir. Halbuki günümüz PC uygulamalarının hepsi ayni ayar ve düzeltme olasılıklarını eşit olarak tüm formatlara sağlıyorlar. Raw dosyada yapılabilecek tüm düzeltme ayarları, Jpeg resimde daha hızlı ve görsel yapılabiliyor (çünkü sonucu görmek için çevrim bekleme süresi yok) Ve yapılan düzeltmeler ayni Jpeg dosyanın üzerine tekrar-tekrar kaydedilmedikçe bilgi veya kalite kaybı da yaşanmıyor.

Renkli dijital resim oluşturmada bir fotoğrafçının kamerasına güvenememesi hoş birşey değildir. Banyoyu, baskıyı ben kendim yapıcam! analojisini kuranlar da var. Bu kişiler Raw dosyasının eski fotoğrafçılıktaki ‘negatif film’e karşılık geldiğini sanıyorlar ve bu dosyayı Jpeg’e çevirirken kendilerini karanlık odada agrandizör ile çalışırken hayal edebiliyorlar. Halbuki bu kötü bir analoji veya benzetmedir. Sayısal fotoğrafçılıkta, negatif filmin bire bir karşılığı resim kaydedici (CCD veya CMOS denilen ışığa duyarlı kıymıklardır (chip). Negatiften banyo işlemi, tam olarak Analog/Dijital çevrim devresinde, yani chip algılayıcılarının renkli filtreler arkasından aldıkları ışık miktarını ölçüp sayısal olarak Raw dosyaya yazılması ile bitiyor. Raw dosyadan matematik hesap, mantık ve tahmin yolu ile renkli Jpeg resimler elde edilmesinin, eski fotoğrafçılıkta hiç bir mantıklı karşılığı veya analojisi yok! Bu yepyeni bir şey ve günümüz teknolojisinde, (iyi) bir kameranın içinde veya sonradan bilgisayarda yapılması arasında ciddiye alınabilecek bir fark yaratmamaktadır.

Bir de teknik olarak tamamen yanlış yorumlanmış, hurafe tarzı iddilar var. Bunlardan biri; Raw dosyasındaki bilginin dinamik aralığının (dynamic range) Jpeg’e çevrilince azaldığı iddiasıdır. Hurafeye göre, Raw dosyasındaki resmin dinamik aralığı (ışık-gölge zenginliği) Jpeg’e göre çok daha üstünmüş. Buradaki problem şu; dinamik aralığın tanımı ve nereden geldiğinin yanlış bilinmesi, hatta hiç bilinmemesi.

Öncelikle, dinamik aralık, bir sayısal bilginin bit uzunluğu değildir. Dinamik aralık, ışık algılayıcı chip’in (CCD veya CMOS) en karanlık ve en aydınlık durumlara verdiği tepki farkıdır. Ne kadar karanlığı ve ne kadar aydınlığı algılayabildiğidir. Örneğin bir CCD var, karanlığı (az ışığı) 50 lümen (ışık şiddeti), aydınlığa da 500 lümene kadar algılayabiliyor. Diğer bir CCD var, karanlığı 2 lümene kadar okuyabilirken aydınlığı 1000 lümene kadar algılayabiliyor. Bu durumda ikinci CCD’nin dinamik aralığının (2-1000) birinciden (50-500) çok daha iyi olduğu söylenebilir. Çünkü birinci CCD’nin siyah deyip kestirdiği 50 lümen altı bölgede ikinci CCD hala griler algılayabilmektedir ve siyahlığı 2 lümene kadar öteleyebilmekte. Buna güncel örnek, bazı kameraların gölgeyi siyah gösterirken bazı kameraların gölgedeki detayları kaydedebilmesidir. Bu durum, kullanılan algılayıcının (CCD/CMOS) dinamik ölçme gücü ile ilgilidir, Raw veya Jpeg kalitesi ile kesinlikle ilgiki değildir.

Karanlık/aydınlık ayrımsallığının (dinamik aralığın) kullanılan A/D çeviricinin örnekleme seviyesi (bit sayısı) ile de direkt ilgisi yoktur. Yani dinamik aralık 12 bit veya 8 bit demek ciddi bir hatadır. A/D çeviriciler herhangi bir örnekleme seviyesinde çalışabilir, örneğin 8, 12, 16, 24 bitlik, hatta 1 bitlik (stream) çeviriciler yapmak mümkündür. Yukarıdaki örneğimizdeki birinci CCD’nin çıkışına 16 bitlik bir A/D koyalım, ikinci CCD’nin çıkışına 8 bitlik bir A/D koyalım. 8 bit çevirici, sinyalleri 0 ile 256 arası sayılara dağıtır. 16 bitlik olan ise 0 ile 65535 arasına. Bu durumda, birinci devre, CCD 50 lümen gördüğünde 0 (sıfır=tam karanlık) diyecek ve 500 lümen gördüğünde 65535 (tam aydınlık) diyecek! Bu durumda 50-500 lümen arasındaki ışık değerleri 0 ile 65535 rakamları arasına dağıtılacak. Yani 0-119 arası siyah demekle eş değer. Birinci devrede 0-119 arası bütün rakamlar siyah anlamına gelirken, ikinci devre birinci devrenin siyah deyip attığı alanlarda hala gri tonları görebildiğinden, 2′den 50′ye kadar olan ışık şiddeti farkını 0 ile 12 aralığındaki sayılarla yansıtabilir. Yani, ilk CCD 16 bit bilgiye sahip olduğu halde 0-119 arasındaki bütün sayılara siyah derken, ikinci CCD 8 bitlik bilgiye sahip olduğu halde daha çok gri ton tanımlayabilir. Dinamik aralık, CCD’nin kalitesi ile ilgilidir, A/D örnekleme seviyesi ile değil. RAW içeriği ile hiç değil.

CCD’den gelen sinyal 8, 12, 16, 24 bit ve hatta 1 bit (stream) olarak da sayısallaştırılabilir. 8 bitlik kalite 12 veya 24 bitte yapılacak sayısallaştırmalardan daha kötü olacaktır diye bir kural mevcut değildir. Şu şekilde örneklenebilir: Bir pastanız var, bu pastayı 8 dilime veya 16 dilime ayırmak pasta miktarını değiştirir mi? Daha çok sayıda dilimleyerek pastayı büyütemezsiniz!!!

Diğer bir hurafe, Raw dosyasının daha çok bilgi veya ayrıntı içerdiğidir. Ayrıntıyı resim noktası sayısı olarak kabul ediyorsak, bu iddianın bir dayanağı olamaz. Çünkü, Raw kalsın veya Jpeg’e çevrilsin resimi oluşturan noktaların toplam sayısı değişmez! Sayı değişmezse nasıl Raw, Jpeg karşılığından daha çok ayrıntı içerebilir? Burada hemen uzman iddiacılar, ayrıntının nokta sayısında değil, yine renk dinamiğinde gizli olduğunu, Jpeg’e çevirimde dinamiğin kaybedildiği efsanesini alevlendirirler. Halbuki bunun bir efsane ve bilgi eksikliğinden kaynaklandığını az önce anlatmıştım.

Bu konuyu kavrayabilmek için öncelikle, RAW dosyanın içeriğinin neye benzediğini anlamalıyız. Ham dosyadaki bilgiler renkli bir resme ait değil, siyah-beyaz arası parlaklık (luminance) bilgileridir. Bildiğiniz veya şimdi duyacağınız üzere dijital kameralardaki CCD veya CMOS denilen ışık alıcıları renk körüdür. Renkleri bilmez, sadece aydınlık-karanlık farkına algılarlar. Yani ham dosyadaki bir resim noktası (pixel) için parlaklık bilgisi sadece tek bir renge aittir! Çünkü CCD’ye gelen ışık bir renk filtresinden geçip gelmiştir. Hemen tüm CCD ve CMOS kameralarda Bayer filtresi denen ve Kodak’ın patentindeki RGB (kırmızı,yeşil,mavi) sıralı filtreler kullanılır. Herhangi bir resim noktasını ele aldığınızda o noktanın taşıdığı ışık bilgisi, o noktanın önünde duran filtre renginin bilgisidir, yani tek bir renge ait bilgidir. Eğer ele alınan resim noktasının (pixel) önündeki filtrenin rengine bakarak bir renklendirme yaparsak karşımıza aşağıdakine çok benzer bir görüntü çıkacaktır.


Bu resimde her bir noktanın gerçek rengini bile görmek olası değildir. Çünkü işin bütün raconu, yani interpolation veya Raw conversion denilen hesaplama (renk tahmin işlemi) yapılmamıştır. Anlaşılacağı üzere CCD algılayıcılardaki her pixel bir çeşit renk körüdür. Sadece tek bir renk görür. Ve Ham dosyaya sadece bu algılanan tek bir renk bilgisi yazılıdır. Ham veri işlenmediğinde yani ‘interpolation’ işlemi yapılmadığında Ham dosyanın hiç bir kullanılırlığı ve görselliği bulunmaz. Renkli ve düzgün bir resim elde edebilmemiz için bu çevirim işi, ister kameranın içinde ister dışarıda (PC vb) yapılmak zorundadır. Sonuçta kullanacağınız materyal ya TIFF ya da JPEG olmak zorunda…

Raw sevdalılarının iddiasına dönelim; diyorlarki, çoğu DSLR kamera (CCD veya CMOS algılayıcısı) her rengi 12 bit değerinde bir sayıya dönüştürüyor, ve bunu Ham dosyaya aynen yazıyor. Öte yandan, JPG/TIFF/BMP gibi 24 bitlik dosya formatları, her bir renk için sadece 8 bit değerinde bir sayı tutabilirler. Bu durumda ham dosya Jpeg’e (veya bmp veya tiff’e) çevirilirse taşıdığı 12 bitlik renk bilgileri 8 bite indirgeniyor yani ciddi bir renk veya dinamik kaybı var. (Daha önce açıkladığım üzere dinamik kaybı yok, çünkü dinamik aralık yanlış anlaşılmış bir kavram) Renk kaybı, 12 bitin 8′e indirgenmesi, kulağa mantıklı gelse de, birazdan açıklayacağım nedenle, bir yanlış anlamadan ibaret.

İlk önce karşı iddiayı yapalım, Raw dosya, her bir pixel için sadece 12 bit değerinde bir sayı taşırken, Jpeg (bmp veya tiff) dosyalar her bir pixel için 24 bit değerinde bir sayı taşımaktalar. Yani intrapolasyon işleminde Raw’ın her bir 12 biti aslında 24 bite genişletiliyor, zenginleştiriliyor.

Şimdi hangi iddia daha kazançlı? 12 bitlik tek renk bilgisinin 8′e düşmesi mi, yoksa 12 bitlik tek renk bilgisinin 24 bit tam renk bilgisine yükseltilmesi mi? Bence kazanan yok, bitlerin artıp azalması, bilgi kapsamında, renklerde, dinamikte ve ayrıntıda anlamlı bir değişim yapmaz.

Neden? Raw’da bir pikselin sahip olduğu 12 bitlik tek renk bilgisi aritmetik olarak 8 bit tek renge inmiş gibi görünse de, gerçekte bu işlem sırasında, var olan 12 bitin her bir biti, çevre piksellerdeki eksik olan renk bilgilerinin yerine konması için kullanılıyor da ondan. Çevirim işinde kayıp yok, sadece yeniden düzenleme var. Ve bu intrapolasyon işlemi sırasında algoritmalar Jpeg’in tek bir pikselinin 24 bit genişlikteki detayını, eldeki Raw pixellerin 12 bit genişliğindeki detayının birden fazlasını kullanarak, güçlükle, ve açıkçası tahmin matematiği yöntemi de kullanarak dolduruyorlar.

Açıkça söyleyeyim ki, Raw’mı iyi, Jpeg’mi iyi kavgası son derece de anlamsızdır. Çünkü en başta Raw’ın bu bit çevirim işlemi yapılmadan bir kullanım alanı mevcut değil.

Şimdi bir de mantıksal ispat önerelim. Diyelim ki, RAW’ın içerdiği tüm bilgiyi, hiç bir renk bitini kaybetmeden kullanmak istiyorsunuz. Yani interpolation veya akıllı tahmin yöntemi istemiyorsunuz. Çevirim dosyası olarak da 36 bit (12 bit x 3 renk) format seçtiniz. (36 bit TIFF ve JPEG olanaklı). Bu durumda 12 bitin 8′e inmesi diye bir iddia olamaz. O halde, 36 bitlik resim dosyasının her bir pikselinı doldurmak için ardışık 3 RAW pixeli kullanmanız gerekir (12 x 3), sırayla kırmızı, yeşil ve mavi Raw pikselleri yanyana alıp bunları tek bir 36 bit resim pixeli olarak birleştireceksiniz ki tek bir JPEG pixel’i oluşsun. Sonuçta Raw’dan gelen hiç bir bit kaybedilmedi. Fakat ne oldu, 36 bit resim dosyasındaki her bir pikseli oluşturmak için 3 Raw pikseli kullandık. Ve sonuç resmimiz orjinalin 1/3 boyutuna indi. Yani örnegin 3000×2000 piksellik bir Raw’dan, 1000×680 gibi minicik bir renkli resim elde ettik üstelik 12 bit tek renk bilgilerini hiç kaybetmeden! Bir başka deyişle, Raw’daki tek renk bilgisini tam kullanayım derken ayrıntıyı, detayı kaybettik. Raw daha çok detay taşır derken girilen paradoksu anlatabildim mi? Doğrusu, Jpeg çevirimde veya 24 bit çevirimde de 12 bitlik verinin tamamı işleme sokulacaktır, esksildi denilen bitler aslında komşu pixel’lerin gerçek rengini kestirmekte kullanılmaktadır.

İlginç olabilecek bir analojim var. Raw dosyası, izlenmediği veya bastırılmadığı sürece anlam ifade etmez, eğer görmek isterseniz, ayni anda hem renk hem de detay bilgisini tam çözünürlükle elde edemezsiniz. Kusursuz renk bilgisini elde ederseniz, detay bilgisinde azalma olur, kusursuz detay bilgisini elde ederseniz, renk bilgisinde azalma olur. Fizikte, Heisenberg’in Kesinsizlik Yasası diye bir yasa var. Heisenberg’s Uncertainity Principle, bu açıkladığıma o kadar çok uyuyor ki, şaşarsınız....Kaynak:WikiWP-Cem'in günlüğünden)

 

Tarih: 26 Nisan 2013, 19:18 - İp: 88.***.**2.94