okyanus.
okyanus. (üye)
İstanbul / Profesyonel Fotoğrafçı

Elif Şafak Olayı

Dünün ve bugünün konusu Elif Şafak. Dün duruşmasını izlemiştim, bizzat gördüklerimle tv den gazeteden bize aktarılanlar çok farklı. Basın resmen bu olayda taraf gibi davranmakta, duruşma öncesi ve sonrasında olanları çok farklı şekilde aktarmaktadır.

Ortada hiçbirşey yokken müşteki avukatlar duruşma çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlarken kendilerine “ kes sesini ulan faşist köpek” diye bağırılmış ve akabinde fiziki saldırıda bulunulmuştur. Arbede diye izletilen görüntüler bu görüntülerdi. Avukatlar kendilerine saldıran ve sözlü taciz ve hakarette bulunan kişilerin gözaltına alınmasını istedikleri ve onlar gözaltına alınmadan gitmeyeceklerini söylemeleri üzerine polisle de gerginlik yaşadılar. Ancak bu olaylar esnasında müşteki avukatları destekleyen gruplar adliye dışında başka bir yerde polis çemberinde bekletilmekteydi. Adliye bahçesine ve duruşma binasına alınanlar sadece Elif Şafak ve AB yandaşlarıydı. Nitekim avukatlara saldırıyı yapanlar da bunlardı. Ancak basın yine de olayı müşteki avukatlara ve onları destekleyen şehit ailelerine yıkmayı başardı. Bravo sana çiftetelli medyası.

Dava konusu olan ve gündemi işgal eden Elif Şafak’ın kitabını okumayan arkadaşlar olmuştur. Genel olarak dava açılmasına neden olan ifadeleri aşağıda belirtmeye çalıştım, merak edenler olabilir diye.


“…Sen kalk gel Orta Asya’dan, dal dosdoğru Anadolu’nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeni’ye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Katledildiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler! Mal mülklerinden oldular! Sonra da unutuldular!..” (Baba ve Piç, Sy. 65)

“…’Sizi ( Ermenileri ) katliamdan geçirip sürdüğümüz sonra da bütün bunları inkâr ettiğimiz için özür dileriz’ mi diyecekler sanıyorsun?..” (Baba ve Piç, Sy. 130)

“…Seçtikleri temalar çeşitlilik gösterse de ortak tarihleri ve kültürleri üzerinde durmaya meyilliydiler-“ortak” da çoğunlukla “ortak düşman” anlamına geliyordu: yani Türkler. Hiçbir şey insanları ortak bir düşman kadar hızla ve kuvvetle birbirine yakınlaştırmaz.” (Baba ve Piç, Sy. 125)

“Sonra yavaş yavaş anladı ki bir özür bekliyordu; o da olmadı suçun kabul edilmesini. Türklerdi 1915’te bunları Ermenilere yapanlar.”

Belki de kendi köklerinden nefret etmek Türklerin sık sık yaşadığı bir derttir, sonucuna vardı.” (Baba ve Piç, Sy. 184)

“Ne demek mi istiyorum? Sultan Hamit’in Pantürkçü, Panislamcı boyunduruğundan bahsediyorum. 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden… Bunlar sana bir şeyler hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç?” “(Baba ve Piç, Sy. 185-186)

“Türklerle arkadaş olmanın tek bir yolu var; onlar kadar bilgisiz ve unutkan olmak.”

“…”Türklerin değiştiğine hiç inanmıyorum. Değişseler, bir arpa boyu yol gitseler, hâlâ ısrarla soykırımı inkâr ediyor olmazlardı.”” (Baba ve Piç, Sy. 267)

Baba ve Piç, ekranlarda kendisini bir ara sıkça, kahramanı ‘piç’ Asya’yı romanın bir yerinde anlattığı gibi, ‘bir sürü takısı - cam boncuktan kolyeler, bilezikler, neredeyse her parmağında gümüş yüzükler’le gördüğümüz Elif Şafak’ın edebi değeri kendinden menkul, buram buram haksız, kışkırtıcı Ermeni propagandası kokan, ABD imalatı olduğu kuşkusu uyandıran bir romandır.

“Şafak, ilk defa 2002 yazında, Five Colleges Women’s Studies Research Center tarafından dünyanın farklı bölgelerinden seçilmiş edebiyat akademisi üyelerinden biri olarak Amerika'ya geldi.”
‘seçilmiş’ sözcüğünün altını ben çizdim.
Evet, hep birlikte şu soruya bir yanıt arayalım:
“Elif Şafak’ı kim, niçin seçmiştir?”

Son iki paragraf, kitabı detaylı bir şekilde analiz etmiş bir edebiyat eleştirmeninin yazısından alıntıdır.

Türk Ceza Kanunu Madde 30

Tarih: 22 Eylül 2006, 11:46 - İp: 88.***.**3.96
zonguldak
zonguldak (üye)
Manisa / Stüdyo Fotoğrafçısı

selam arkadaşım şu an türkiyenin gündemini meşkul eden bir konuyu dile getirmişsiniz size teşekkürederim duyarlılığınıza sessiz kalmadığınız için ülkemizi dört bir koldan kuşatma altına aldılar hem dışardan hemde içerden bizi en çok yaralayan içerden olması türk toplumu çok sessiz ve duyarsız ufak kitlelerin duyarlılığını da medya tarafından çarpıtıldığını sizde söylediniz evet gerçektende öyle trabzonda türk halkının duyarllığı ermeni konferansınının yapıldığı gün hemde türkiyede ayrıca ermeni yazarın mahkeme sinde bugünkü mahkemeyi de izlemişsiniz adeletsizliğide gördünüz savcılar hakimler üstelik cumhuritet savcıları ialılacak gibi değil kıbrısta yaşananlar buülkede darbeler boşuna yapılmamış diyor insan içinden . birde güneydoğuda patlayan bombalar asker ölünce normal oradaki halktaN (isyancılardan) birisi öldüğü zaman chp millet vekili diyarbakırlı zat bu olayı devlet yaptı imasına getiveriyor onlarınki can bizimki patlıcan ama herşeyin bir adabı var burdaki halk (İSYANCILAR) kimse söyelemez orada bir ayaklanma var hükümete onlardan ülke parsel parsel satulıyor güzel ülkem türkiyemin halkı iş ekmek aş derdinde memur zam derdinde çifçinin hali malum esnaf dersen bitik bu hükümet tam darbelik tam yassıadlık bunların 350 millevekilinide aynı kodese tıkıp her gün birini ascaksın yoksa tutunacak dalımız olmayacak sayın meslektaşlarım bülent kayahan

#zonguldak' tarafyndan 22.09.2006 19:41:35 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 17:40 - İp: 85.***.**5.169
okyanus.
okyanus. (üye)
İstanbul / Profesyonel Fotoğrafçı

Duruşma sonrasında açıklama yapan Av.Ahmet Ülger'in anlattıklarından duyduğum ilginç ve bir o kadar da trajikomik bir durum;

Elif Şafak'ın avukatı şu şekilde bir savunma yapmış : " Kitaptaki o sözleri söyleyen Elif Şafak değildir. Romandaki bir karakter söylemektedir bunu". Yani bu sözleri elif şafak söylemememiştir demeye getiriyor. Ben bunu duruşma salonunun koridorunda Türkçeyi de iyi konuşabilen bir ingiliz bayandan da duymuştum. Herhalde savunma için geliştirilmiş akla zarar bir söylem. elif şafağın romanındaki karakter anlaşılan romanda yazarını da dinlemeyip kendi kafasına göre konuşuyor, zaten elif şafağı kim takar ki kendi romanında kendi yarattığı karakter iplesin zavallıyı.

Bu sözleri elif şafak değil bir roman karakteri söylüyor savunması üzerine, Av.Ahmet bey de duruşmada karşılık olarak; " ben şimdi şurda hemen bir karakter yaratırım, size öyle laflar söyletirim ki, beş dakika müsade edin hemen bir karakter yaratıp onun ağzından yazmaya başlıyorum" gibi bir cevap vermiş.

İşin vahim tarafı, avukat olduğum halde adliyeye 3 kez kimlik göstermek zorunda kalarak girebildim. Normal bir vatandaşın ise ancak elinde o gün duruşması olduğuna dair duruşma davetiyesi göstererek girebilmesi mümkündü. Ayrıca duruşmanın yapıldığı binaya normal vatandaşlar hiç alınmıyordu. Buradaki normal vatandaştan kastım, avukat, adliye personeli ya da resmi görevli olmayan vatandaşlar.

Buna rağmen duruşma salonunun yapıldığı binaya girdiğimde koridorların kalabalık bir şekilde dolu olduğunu gördüm. Söylediğim gibi bunların pek çoğu yabancı, bir kısmı da bazılarının soytarı dediği türden aydın takımıydı. Vatan savunması olsa bu insanların hiçbirini göremeyeceğime de adım kadareminim. Bu arada yukarıda bahsi geçen ingiliz bayan, görevli polislere davanın ne kadar antidemokratik olduğunu, madde kalkarsa Türkiyeye düşünce özgürlüğünün geleceğini falan yavşak bir yüz ifadesiyle anlatıyordu. Dayanamayıp araya girerek, ingiltere deki bombalamalardan sonra, polisin metroda bir genci ateş ederek öldürdüğünü söyleyip o polisler hakkında ne ceza verildiğini sorduğumda, yüz ifademden de çekinmiş olacak ki haklısınız Türkiyeden bizde bile olmayan şeyler isteniyor dedi.

Türkiye de eğer duruşmalar hakkında gizlilik kararı alınmamışsa, bütün duruşmalar alenidir.Gizlilik kararını ise sadece Mahkeme alabilir. Yani yoldan geçen bir vatandaş ben girip şu duruşmayı izleyeyim diyerek duruşma salonuna girip oturup duruşmaları izleyebilir. Dünkü duruşmada ise bırakın duruşma salonunu, adliye bahçesine bile girmeniz mümkün değildi. Ancak duruşma salonu ve koridorlar çoğu yabancı geri kalanı da devşirmelerle doldurulmuştu. Lagendijk denen zat ise korumaları ile birlikte duruşma salonunda ayak ayak üstüne atmış ( gerçekten de ayak ayak üstüne atmış vaziyette otururken gördüm ) duruşmayı izlemekteydi.

Bu zatların bütün tahrikçi ve küstah tutumlarına rağmen, çıkan olaylardan, şikayetçi avukatlar sorumlu gibi gösteriliyor medya tarafından. Bu medya kimin medyası benim için artık belli olmuştur.

Dünkü manzara benim için neredeyse bir dönüm noktası oldu. Kendi vatanımızda neredeyse ikinci sınıf insan durumuna düşürülmek, avrupa temsilcilerinin sanki sömürge valisi edasıyla tüm polisi seferber ederek girişlerini çıkışlarını görmek adeta kanıma dokundu. Bunun yanında Bırakın Mahkemeyi, adliye neredeyse elif şafak ve yerli yabancı şakşakçıları tarafından abluka altına alınmıştı. Türkiye yi yönetenler bu kafayla devam ederse 15 yıl sonra Türklerin bu topraklar üzerinde ne duruma düşeceğini düşünmek bile istemiyorum.


Duyarlılığınızdan ötürü hepinize teşekkür ediyorum.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 18:29 - İp: 88.***.**0.151
mete007
mete007 (üye)
Kocaeli / Doğa Fotoğrafçısı

Objektif görüşüne güvendiğimiz bir arkadaşımızsın, Okyanus...

Bilgilendirmen için, minnettarız...

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 18:49 - İp: 85.***.**5.189
pazarbey
pazarbey (Avukat)
Kütahya / Amatör

Geçenlerde Yaşar KEmalin bir kitabını okudum, daha doğrusu okuyamadım:ondada benzer şeyler vardı.Sanki Türkler Rumlara Türkiyeden göndermekle büyük bir zulum yapıyormuş gibi anlatmış.
Bunların tamamını yargılayıp asacaksın.Kimi gider Moskovaya memleketim der ölür , ölüsü bile Türkiyeyi uğraştırır. Birileri sadece kendi fikrinden diye kahraman ilan eder.
Birileri İsrail büyükelçisini öldürür netekim onları asar, yoldaşları onları kahraman ilan eder. Birer masum oluverirler.
Ne bu canım. Hepsini asalım gitsin.Neymiş fikir özgürlüğü öyle. Hatta bunlar hakkında dava açan savcılarıda asalım. Yada en iyisi meslekten atalım.
Sonrada alkışlayalım. İşimize gelirse , yoldaşımızsa kahraman yapalım, karşı görüştense gene asalım.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 19:09 - İp: 85.***.**0.3
antika
antika (üye)
İstanbul / Meraklı

"Namaza yaklasmayiniz" : eksik cumle

O romani okumadim. Romanin olay ovgusu dahilinde iyi mi kotu mu, hakli mi, haksiz mi oldugunu bilmedigim kahramanlarin agzindan cikmis o alintilar. Edebiyat teknigi olarak Turkluge hakaret etmeden de oyle konusturmus olabilir yazar kahramanini.

"Ickiliyken namaza yaklasmayiniz" : tam cumle

O yuzden mahkemenin verdigi beraat karari dogru olabilir.

Ammmmma.......

Bu olay teeee BBC'lere kadar konu olduysa, AB'de herkesin gozu bu davadaysa, iste o zaman ben pis kokular alirim.

Cunku bilirimki Avrupalisi Ingilizi bizim hayrimiza birseyle bu kadar ilgilenmez. Bilirimki hepsi icimizden cikacak hainlerin agzinin icine bakacak, isi bitince kirli mendil gibi zipitip atacak.

Bir arkadasimiz "Muazzez Ilmiye Cig"in da davalik oldugunu soylemis. Sumerolog. Sumerce, ekli bir dil oldugu icin Bati'da pek revacta olmayan bir kultur Sumer kulturu. Dunyanin en onemli sumerologlari ve Sumer tabletleri Turkiye ve Irak'tadir. ABD'nin Irak isgali sirasinda bilin bakalim once neler talan edildi ? Peki siz gunumuzde yasayan ekli bir dil biliyor musunuz ?

Merak etmeyiniz Muazzez Hanima birsey olmaz, cunku o bir dag, boyle davalar viz gelir tiris gider, cunku O'nun soyledigi seyler bizzat bilime dayaniyor, hicbir halt tutturamazlar.

Sadece Sumerce mi batililarin gozunden dusen? Ya Truva ? Manfred Kauffman isimli namuslu bir Alman arkeologun calismasi sonucu Yunanlilarin barbar koyluler oldugu, Anadolu topraklarinda hicbir hak iddia edemeyecekleri ortaya cikinca, artik hickimse adini almaz oldu Truva'nin.

1915 yili var ya, hani bunlarin sozde Ermeni soykiriminin vuku buldugunu iddia ettikleri sene, iste biz o zaman baska birsey yaptik milletce, Truva'nin rovansini aldik Canakkale'de.

Bu batililarin, bizim Canakkale'de giristimiz mucadele gibi bir savasin icinde bulsalar kendilerini ve iceriden birileri bizdeki Ermenilerin yaptiginin onda biri buyuklukte bir isyana yeltense, emin olun bize yakistirdiklarinin on katini yaparlar isyancilara.

Arkadaslar Serv kapida, yine bu vatan topraklarini sulariz hic cekinmeden Serv'i yirtip atmak icin gunu geldiginde. Ama ben diliyorumki biraz daha uyanik olalim, kanimizi dokmek zorunda kalmadan daha ilk gunden bertaraf edelim boyle tehlikeleri.


#antika' tarafyndan 22.09.2006 19:29:26 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 19:22 - İp: 85.***.**1.213
lacimert
lacimert (üye)
Aydın / Amatör


Bu konuyu takip ediyorum, çok güzel gidiyor. Daha önceki mesajımda belirttiğim bir çekincem dışında, yazılanların hepsine katılıyorum (Pazarbey'in sözlerinin -hukukçu olduğuna göre- şaka olduğunu farzederek)...

İlk mesajımda, konuyu açan okyanus'a teşekkür etmeyi unuttuğum için tekrar girdim. Bu güzel konu için teşekkürler okyanus.

Bu ülkenin düşmanı olduğunu açıkça belirtip, karşı cephede yerini almadan; bizden biriymiş gibi içimizde yaşayıp, bu ülkenin zararına çalışan herkes için, eminim ki arkadaşlar gerekenleri yazacaklardır.

Bazan soranlar oluyor: "Neden bunlara karşı çıkıyorsunuz?"
Çünkü bu ülke bizim. Bizim vatanımız.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 19:41 - İp: 85.***.**8.139
okyanus.
okyanus. (üye)
İstanbul / Profesyonel Fotoğrafçı

Antika, kitabın tümünü okursan daha vahim çıkarımlarla karşılaşacağına eminim.

Ben kendi çıkarımlarımı yazmadım, subjektif olduğu düşünülebilir diye. Buraya aktardıklarım birebir kitaptan alıntılardır. Kitabın tümünü okuduğunuzda çıkarabileceğiniz fikir bence şurda yazanların hepsinden çok daha vahim.

Kitapta şöyle bir cümle geçiyordu sayfasını tam hatırlayamayacağım " “…Nesiller önce 1915’te Şuşan yetim kalmasa ( yani palavra ermeni soykırımı olmasa), 2005’te Asya diye bir piç olur muydu?”. Baba'nın adı Mustafa, piç in adı da asya.Avrupalılar anadoluya küçük asya derler bilirmisiniz bilmem. Size ne çağrıştırıyor bilmiyorum,ancak bu çağrışımı güçlendirecek başka kurgularda var romanda. Roman diyorum kusura bakmayın, paçavra da.

Romanda Mustafa kızkardeşine tecavüz eder ve Asya isminde bir çocuk doğar. Bu bilgi aşağıdakileri anlamak açısından gerekli.

Aşağıda yine kitabın detaylı bir analizinden alıntı yapacağım. Keşke yargılamayı yapan mahkeme de kitabı bu titizlikle incelese ya da bilirkişiye inceletseydi :

"Neden Mustafa?
Başka bir isim yok muydu? Neyse uzatmayayım. Bu ‘Mustafa’ adının bana neyi çağrıştırdığını söylemeden önce bir şey daha açıklamak istiyorum.
Romanda, tecavüze uğrayan Zeliha’nın tecavüz sırasındaki yaşı 19. Bu bir. İkincisi, roman şimdiki zamanda (2005) yılında sürerken tanıdığımız piç Asya da 19 yaşında. Bu ‘19’ rakamlarının da tesadüfi olmadığını düşünüyorum. İki 19’u yan yana koyalım: 1919. Türk Ulusu’nun aşağılanmaya çalışıldığı bir romanda, bu tür yazın oyunlarının olabileceğini düşünmek hiç de yanlış olmasa gerek. 1919, Türk Ulusu için dönüm noktası bir yıldır. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması ve Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yılı.

Elif Şafak da, bildiğim kadarıyla rakamlarla, sayılarla oynamasını seven bir yazar. Ve birçok yazarın de ‘sayı ve harflerle’ ilgilendikleri ve edebi metinlerde bunları çok değişik anlamlar, çağrışımlar yaratmak için, işlev yükleyerek kullandıkları da bilinmektedir. Bu kısa açıklamadan sonra gelelim Mustafa’ya. Unutmuş değilim.

Mustafa kimdir? Kimi, kimleri, neyi sembolize etmektedir romanda?

Ben bu ‘Mustafa’nın bilinçli olarak ‘Mustafa Kemal’ çağrışımı yapması için seçildiğini düşünüyorum. “Vay be”, “yapma ya”, “olur mu böyle şey”, diyenler olacağı gibi, “evet”, “haklısın”, diyenler de olacak bu görüşüme tepki verildiğinde.
Neden olmasın?

‘Mustafa’ ve ‘1919’ ve ‘tecavüz’ ve ‘piç’ ve ‘Asya’:

Bunların yan yana konması durumunda okur ne düşünür bilemem ama, ben düşüncemi söyledim.
Fazla da yorum yapmayacağım. Her şey ortada.
Bu görüşümü paylaşmayan okurlar da lütfen kendileri açıklasınlar, bakalım neymiş, bu seçme isim ve tarihlerin, sayıların, olayların anlamı.

Şöyle bir olgu kesinlikle var:

Artık edebiyatımızda ne yazık ki, işbirlikçi, içinden doğduğu ulusa düşman, kalemini ve ruhunu satmış, yönlendirilen bir yazarlar grubu var. Ortalıkta edebiyat adına, malum desteklerle cirit atıyorlar.
Okur, bu gerçeği de düşünmelidir.
Bu tür yazarların bir de şöyle bir yanları var: Kendilerini çok akıllı, deha, olağanüstü yetenek filan sanıyorlar. Öyle ya bizler aptalız! Ne anlarız edebiyattan!



#okyanus' tarafyndan 22.09.2006 19:48:52 tarihinde düzenlendi.


#okyanus' tarafyndan 22.09.2006 20:13:37 tarihinde düzenlendi.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 19:46 - İp: 88.***.**0.151
fotomat
fotomat (üye)
Ordu / Meraklı

Yıllardır özenle yetişdirdikleri elemanları devletin kademelerine yerleştirdiler. bu, daha fazla kişiyi daha yüksek mevkiler şeklinde günümüze kadar geldi.
Düzenli ve saglam aile ve toplum yapımız gazeteler ve televizyon daki çeşitli programlarla ve ekonomik olarak gevşetildi ve çözülme safhasına getirildi
okullar sayı artırma sevdası ile kalitesiz ve bilgisiz insanlar yetiştirir hale geldi
İyi ve kaliteli olanlar daha iyi hayat şartları vadi ile yurtdısına çekildi kimi orda onlara orda hizmet ediyor kimide burdaki şirketlerinde yine onlara hizmet ediyor.
Din Kimler tarafından yetiştirilip o makama getirildiği bilinmeyen insanlar tarafından sulandırıldı
Ekonomi az ve yetersiz sanayi kurumlarını özelleştirilme adı altında başkalarına satıldı ve enson o kendi kendine yeten tarım ve hayvancılık öldürüldü açlıga dogru gidiyoruz bunun sonu ya toplumsal patlama ya savaş yada her ikisi ve birilerinin güdümüne girme DİKKAT!!!

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 20:34 - İp: 85.***.**2.178
lacimert
lacimert (üye)
Aydın / Amatör


Bu roman, Elif Şafak'ın;
«Orhan Pamuk'a verdiğiniz ödüllerden, ne olur bana da verin!» anlamında, Avrupalılara yalvarmasından başka birşey değildir.

Arkadaşlar, kendinizi hazırlayın, ödüllendirilmek için ülkesini satacak başkaları da çıkacaktır. Emin olun, şu anda birileri, kendisinin nasıl bir çıkış yapacağı konusunda, yöntem arayışı içindeler. Yakında ortaya çıkarlar.

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 20:52 - İp: 85.***.**8.139
seyyah1981
seyyah1981 (üye)
Batman / Amatör

arkadaşlar bağımsız mahkemeler de mi güvenmiyor musunuz.. mahkemenin kararı ortada dün beraat etti.. neyi tartışıyorsunuz hala.. asalım keselim.. Herkes kuyu murat...
Ermeni soy kırımı vardır.. yoktur diyen insan ne ye dayanarak yoktur diyor anlamıyorum..
evet ermeniler katledildi.. kadınları kızları ellerinden alındı.. bu gün dahi dedelerinin toprağını görmeye gelen, dededinin diktiği ağacın altında dinlenmeye gelen ermeni vatandaşlar var... Ermeni kelimesinden neden korkuyoruz bu kadar.. tecir yasasını ilk okul 7.sınıf kitaplarında dahi yazıyor.. neyin tartışmasını yapıyorsunuz.. BU ÜLKE ENÇOK SAHTE ve UCUZ KAHRAMANLARDAN ÇEKTİ.. asalım keselim taraftarı insanlar neyi kimi asıyorsunuz... zamanında astınız asacağınız kadar... kestiniz.. bırakın artık dünyaya barış hakim olsun..

 

Tarih: 22 Eylül 2006, 23:01 - İp: 88.***.**2.88